-“Ahmet… Uyudun mu?” Kocamdan ses gelmedi. Daha doğrusu horlama sesinden başka anlamlı bir ses çıkmadı. Sızmıştı yine… Gecenin üçü olmuştu. Yalpalaya yalpalaya gelmiş, üstünü benim zorlamamla çıkarıp tek külotla yatağa devrilmişti. Bir ümit, elimi küloduna attım. Parmaklarımla okşadım, külodun içine soktum parmaklarımı… Nerdeyse içine kaçmış durumdaki solucan kılıklı şeye temas eden parmaklarımı iğrentiyle geri çektim. Zaten rakı kokusundan midem bulanıyordu. Tavana bakarak yattım bir süre… İşte beş yıllık evliliğimin, cinsel yaşamımın genel özeti buydu. Bekarlığından kalma alışkanlığıyla, işten çıkınca “iki tek” atmak için arkadaşlarına koşan koca, komşu kadınlarla veya evde tek başıma vakit geçiren ben, eğer geldiğinde alkolden sızmamışsa yapılan üstün körü, içime girip çıkmaktan ibaret bir cinsel ilişki… Ne yaptıysam kıramamıştım bu kısır döngüyü… Yataktan kalkarken gardrop kapağındaki aynada kendime baktım. Genç, güzel, erkeklerin sokakta ıslık çaldığı laf attığı bir kadın vardı aynada… Geceliğimin yakası sıyrılmış, kavun büyüklüğündeki iri memelerim şeffaf kumaşı zorluyordu. Ellerimi incecik belime koydum. Parmaklarım birbirine değecekti nerdeyse… Yan döndüm, yuvarlacık, geriye doğru çıkık geniş kalçalarım ayrı bir manzaraydı. Beş yıldır evli olmama rağmen hala dipdiri, kız gibiydim. Eh, kocamla sınırlı sayıdaki sevişmelerime bakarsak hiç ellenmemiş bile denebilirdi bana… Bekaretimi bile üçüncü gece alabildi kocam… İlk gece çok içtiğinden sızdı. İkinci gece uğraştı yapamadı. Üçüncü gece benim yardımımla ancak kızlığımı bozdu. Büyük hayal kırıklığı… Oysa neler bekliyordum evlilikten… Okuduğum kahrolası romantik romanlarda, pembe dizilerde, izlediğim filmlerde böyle olmuyordu. Genç, yakışıklı erkekler kaslı vücutlarıyla saten çarşafların üstünde sahip oluyorlardı kadınlara… Bol bol sevişiyorlardı. Kadınlar orgazmdan orgazma koşuyorlar, doyum içinde, mutlu mesut yaşıyorlardı. Oysa ben… Dönüp yatağa baktım. Gece lambasının soluk ışığında sırt üstü devrilmiş, ağzı açık uyuyan kocama… Gırtlağında bir hayvan vardı sanki hırıldayıp duran… Horlama sesi ortalığı kaplamıştı. Nefes alıp verdikçe göğsü değil, içkiden şişen pis göbeği inip kalkıyordu. Cılız bacakları o göbeğin altında sanki ona ait değilmiş gibi görünüyordu. Nasıl bir anda kapılıp kısa sürede evleniverdim bu adamla diye milyonuncu kez pişmanlık duydum. İnsan biraz flört etmez mi? O şık giysilerin altında nasıl bir vücut olduğunu merak etmez mi? Eder de, görmeye çalışmaz mı? Keşke bekaretimi gerdeğe saklamak istiyorum diye seks yapmaktan kaçınmasaydım… O aptallığı yapmasaydım. Keşke ısrarlarına cevap verip onunla sevişseydim, altına yatıverseydim bir fırsatını bulup… Belki kızlığımı kaybederdim. Belki evlenmeden dul kalırdım ama, büyük ihtimalle bunun çıplak vücudunu, pipisini gördükten sonra bu ayyaş hımbılla evlenmezdim. En kısa yoldan geri dönüp en azından mutluluğumu kazanırdım. Salona gidip laptopu kucağıma aldım. İki senedir her gece yaptığım gibi pornolara, erotik hikayelere daldım. Kıyasıya sevişen, doyuma ulaşan, mutlu olan kadınların dünyasına… Resimlere, birbirine girmiş güzel bedenlere, ahtapot gibi kadınlara sarılmış koca yaraklı, kaslı erkeklerin vücutlarına, girdikleri türlü çeşitli pozisyonlara baktım bir süre… Sonra rafine yaşantımda hiç kullanılmayan am, göt, sik, sikişmek kelimelerinin uçuştuğu, o mutlu, zevk içinde yaşayan, seven, sevişen, sikişen insanların hikayelerini okumaya başladım. Her zamanki gibi, daha ilk resimlerde, ilk satırlarda yine amım sulanmaya başlamıştı bile… Parmaklarımı bacak arama götürüp ıslattım, klitorisimi okşamaya başladım. Hayatı bunlar yaşıyordu. Dibine kadar hem de… İlk tanıştığım zamanlar şaşırıp kalmıştım. İğrenç, sapıkça şeyler diye bakıyordum. Oral seks yapanlar… Grup seks olayı… Ensest ilişkiler… Neler neler… Fakat zaman geçtikçe fikirlerim değişti. Gerçek seksin, orgazmın, zevkin ne olduğunu burada, internette, porno sitelerinde öğrendim. Çıldırıyordum hikayeleri okudukça, porno filmleri izledikçe… Azdıkça azıyor, kocamın gelmesini sabırsızlıkla bekliyordum. Külodum su içinde kalıyordu azgınlıktan… Kocam gelir gelmez oturtup önünde diz çöküyor, baştan çıkarmaya çalışıyor, sikini yalıyordum öğrendiğim kadarıyla… Şaşırıyordu kocam, -“Ne bu halin Gül?” diye soruyordu. “Hiç böyle şeyler yapmazdın sen…” Aslında şikayetçi de sayılmazdı, pipisinin yalanması hoşuna gidiyordu. -“Canım çekti, istemiyorsan yapmayayım” diyordum ben de yalamaya devam ederken… -“Yok, sadece sordum. Devam et sen…” -“Ne bileyim, canım istiyor işte… Kadınlık hormonlarım çoğaldı herhalde…” diye geçiştirip işime devam ediyordum. Söyleyemedim ona… Beceriksiz herif, elalemin erkekleri kadınlara neler yapıyor, evire çevire sikiyor, sen bir tek üstüme çıkmasını biliyorsun diyemedim. İnternet sitelerinde gördüğüm, okuduğum şeyler beni delirtiyor, azdırıyor, kudurtuyor diyemedim. Okuduğum son hikaye yine azdırdı beni… Kocasını aldatan kadının yaşadıkları yine kudurttu. Mutfağa gidip orta boy bir salatalık aldım dolaptan… Güzelce yıkayıp tekrar salona koştum. Laptopu yanıma koyarken bacaklarımı aralayıp salatalığı amıma dayadım. Hikayedeki kadın sikicisinin yarağını yemeye başladığında ben de salatalığı içime kaktırdım. Buz gibi salatalık amımı yararken titredim, memelerimin uçları, tüylerim kabardı, hazla ürperdim. Kadının dostu ızbandut herif, kocasının yanında kadını pompalarken ben de bir elimle salatalığı amıma sokup çıkarıyordum, diğer elim kah memelerimi okşuyor, kah klitorisimi eziyordu. Az sonra daha hikayeyi bitiremeden gözlerimi kapattım, kendimi içimdeki deli gibi sokup çıkardığım salatalığın verdiği zevke kaptırdım. O doyulmaz orgazm sarsılmaları başladığında da kendimden geçtim. Ter içinde, gözlerim kapalı, amımda vajinal kaslarımın ezip durduğu ve artık ısınmış salatalık, bacaklarımı yaymış kalmıştım öylece… Koltukta orgazm yorgunu, kendime gelmeye çalışırken kararımı verdim. Gecenin bir yarısı, amımda salatalıkla, tek kişilik koltukta tek başıma orgazmlar yaşamaktan bıkmıştım artık… Ben de bu kadın gibi kocamı aldatacaktım. Dayanamıyordum artık… O kadınların yaşadığı zevkleri ben de tatmalıydım. Erkeğim tarafından sabahlara kadar, defalarca sikildikten, zevkten zevke koştuktan sonra, okşana okşana erkeğimin kollarında uyumak istiyordum. Oturduğum yerde doğruldum. Büzüşmüş salatalığı çıkardım amımdan, fırlatıp attım. Karanlık odada bilgisayarın ışığı ve mırıltısı vardı sadece… Bir de kocamın ta yatak odasından duyulan horultusu… Kararımı vermiştim. Aldatacaktım. Ama nasıl? Nasıl şüphesini çekmeden boynuzlayacaktım kocamı? Sokaktan adam mı bulacaktım? Gözümün önüne bir ay kadar önce bir gece, küfelik olmuş kocamı eve kadar getiren arkadaşları geldi. İki adam içeriye kadar getirip koltuğa çuval gibi bırakmışlardı kocamı… Bense uyku sersemi, şaşkın onları izliyordum. Gecenin bir yarısında evime giren yabancı adamların kocamı yatırmalarını izlerken üzerime sabahlık almayı bile unutmuştum o şaşkınlıkla… Özellikle bir tanesinin bana, şeffaf minik geceliğimin örtemediği memelerime, bacaklarıma doğrulttuğu kaçamak bakışlarını unutamıyordum. O zaman kızmıştım kocama… Adamlar gittikten sonra çıplak ayağımla tekme atıp, “Pis sarhoş… Sızdığın yetmiyor gibi, sevgili içki arkadaşların senin yanında karını sikecekler, haberin yok… Aptal pezevenk…” diyerek öfkemi kustum, kocamsa horlayarak karşılık verdi bana… Şimdiyse, o geceki arkadaşının beni soyan, siken bakışları aklıma geliyor, detayları hatırlıyordum. Ne yakışıklıydı ama adam… İri yarı bir şeydi. Güçlü kollarıyla çocuk gibi kaldırıyor, taşıyordu kocamı… Gözlerimi kapatıp kendi kollarımla bedenimi sardım. Beni de sarsa o kollarıyla… Çatır çatır… Ufff… Sonunda kararımı verdim. Hemen uygulamaya koymalıydım. Ertesi sabah kahvaltı masasında kocama, “Madem içiyorsun bu mereti, bari evde iç…” dedim. “Bir gün yollarda sızıp kalacaksın, başına bir şey gelecek” Akşamdan kalma, gözleri şişmiş, limonlu sodayı devirmiş, şekersiz kahvesini yudumluyordu. Benim söylenmemden rahatsız olmuş, gözlerini kapatıyordu. Başı çatlıyordu mutlaka ağrıdan… Üsteleyince, “Ben evde yalnız başıma içemem Gül… Arkadaşlarla takılıyoruz. Muhabbet, maç, şu bu… İşin stresini atıyoruz beraber…” diye homurdandı. “O zaman bir iki arkadaşını getir, burada sohbet edin, için… Bütün gece seni merak etmeyeyim kocacım…” dedim işveli işveli… Gevşedi, “Bilmem ki nasıl olur… Sen kızarsın diye getirmiyordum onları eve… Ben söyleyeyim bakalım, kabul ederlerse…” Aradan iki gün geçti, eve telefon açtı kocam, “Karıcım, bu akşam maç var. Yasin’le Murat’a söyledim, bu akşam benim evde içelim diye… Bak, tekrar soruyorum. İçiyoruz falan diye kızıp beni arkadaşlarımın yanında rezil etme. Emin misin, gelelim mi beraber?” “Yok, kızmam kocacım… Ben de yiyecek bir şeyler, mezeler falan hazırlarım size… Siz içeceğiniz içkileri alın sadece…” diyerek rahatlattım kocamı… Telefonu kapattım. Bakalım neler olacak bu gece diye heyecan duymaya başladım. Kimdi bu arkadaşları acaba? O gece evime gelen adam olabilir mi? Merak içindeydim. Gidip birkaç güzel yemek, meze falan yaptım, kendime de güzel bir bakım… Banyo, kokular, istenmeyen tüyler falan… Amımı temizleyip kaymak gibi yaptım. Kokulu kremler sürerken şeftalimin dudakları istekle açılıp içinden sular akmaya başladı. Elimle avuçlayıp sıktım, yatıştırmaya çalıştım azgın şeftalimi, “İştahını geceye sakla Gül hanım…” dedim kendi kendime… “Bu gece formda olmalısın.” Akşam geldiklerinde hem masayı donatmıştım, hem de kendimi… Fazla ucuz fahişeliğe kaçıp abartmadan, fakat yine de güzelliklerimi ortaya serecek dekolte, hafif mini bir giysi, makyaj, parfüm… İçimde kendimi seksi hissettiren minik dantel iç çamaşırları, jartiyer çorabı, yüksek topuklu ev terliği… Kocam arkadaşlarını tanıtıp içeriye geçti hemen… İlgisini bile çekmemiştim ayının… Ne olacak, evdeki karı işte… Diğer arkadaşı, Yasin de onu takip etti. İkisi aynı kumaştandı anlaşılan… Murat… O, bir ay önce kocamı eve getirenlerden biriydi. Onun bana yönelttiği sikici bakışlarını unutmamıştım. Elimi tutup gözleri gözlerimde, “iyi akşamlar” derken normalden biraz uzun sürdü tokalaşması… Daha önceki gibi kızgınlık duymuyordum ona, ısrarlı bakışları içimi bir hoş yapmıştı bu akşam… İçim ürpererek elimi çektim, masaya buyur ettim. Büyük televizyonun karşısına kurmuştum masayı… Biraz sonra maç başladı. Bir yandan içiyorlar, bir yandan maçı izliyorlardı. Ben yanlarında oturup bir iki lokma yedim. İçkilerini hazırlayıp verdim, mezeler bittikçe yenilerini getirdim. Çerez, meyve, su, buz, taşıdım durdum. Mutfağa gidip gelirken çıkık kalçalarımı çalkalamayı, masaya eğilirken elbisemin dekoltesini aralamayı, otururken dikkatsiz davranmayı, bacaklarımın açılmasını sağlamayı unutmuyordum. Kocam evin erkeği olarak karısının kendilerine hizmet etmesinden öyle memnun kalmıştı ki… Neşe içindeydi. Kadehleri arka arkaya yuvarlıyordu. Yasin de öyle… Kendilerini maça kaptırmışlardı iyice… Ama Murat pek öyle değildi. Fazla içmiyor, yudum yudum gidiyordu. Sessizdi. Ara sıra gözlerini üstümde yakalıyordum. Telaş etmeden başını çeviriyor, bana şehvetle baktığını bilmemden rahatsız olmuyordu. Bu da benim işime geliyordu. Benim aradığım şey tam da bu değil miydi? Yemek faslı bitince masayı toplayıp kaldırdım. Üçlü koltuğun önündeki geniş sehpaya çilingir sofralarını tekrar kurdum. İçki içip maçı izlemeye devam ettiler. Ben de karşıdaki tekli koltuğa oturdum. Maçı izler gibi yapıyordum ama gözümün ucuyla Murat’ı kesiyordum. Ara ara diğerlerine çaktırmadan bana bakıyordu zampara… Bacak bacak üstüne attım. Eteğimin iyice sıyrılmasına, düzgün bacaklarımın güzelliğini iyice görmesine dikkat ettim. Arada bacak değiştiriyor, bazen bacaklarımı aralıyor, minik dantel külodumun rengini görmesini istercesine aralık tutuyordum. Her kıpırdandığımda radar gibi bakışlarını üzerime çeviriyordu. Amım ıslanmıştı. Onun bacaklarıma, bacak arama bakarak tahrik olduğunu bilmek, beni de tahrik ediyordu. Sonunda maç bitti. Erkekler hala devam ediyorlardı. Saate baktım, geceyarısını geçmişti. Ne zaman bitecekti bu? Sabrım tükenmeye başlamıştı. Sonunda dayanamadım, kalkıp seslendim, “Bana müsaade, ben yatıyorum…” dedim. Diğerleri duymadı bile… Ama Murat röntgen ziyafetinden mahrum kaldığına üzüldüğünü belli eden bir sesle, “İyi geceler Gül… Teşekkür ederiz her şey için, çok güzeldi…” dedi. Sesinden neyi güzel bulduğu anlaşılmıyordu. Yaptığım yemekleri mi, bütün gece izlediği frikiklerimi mi? Gözlerimi gözlerine diktim. Fısıltıyla, “Benim için zevkti. İyi geceler Murat…” diyerek döndüm, kalçalarımı kıvırarak içeriye, yatak odasına gittim. Benim için zevkti derken altında yatan cinselliği, daveti anlamış mıydı? Yoksa fazla mı ileri gittim acaba diye merak ederek tamamen soyundum. Murat’ın gözüne ucuz fahişe gibi görünmek istemiyordum. Evin kadınını o istemeliydi. İstiyorsa zorla almalıydı. Çıplak bedenime kalçalarımı zorlukla örten transparan kırmızı geceliğimi giyip yatağa uzandım. Kapıyı hafif aralık, loş ışığı açık bıraktım, kapatmadım. Avımı bekliyordum. Fazla bekletmedi beni… Kapının önündeki tıkırtıyı duydum bir süre sonra… Bütün akşam fil gibi içen kocam ya da Yasin ayıları olamazdı kapının önündeki çekingen, dikkatli, tilki gibi ayak sesi… Murat olmalıydı. Yatakta yayıldım iyice… Çıplak bacaklarımı usturupluca araladım. Kapının aralığından, loş ışığa rağmen pırıl pırıl kremli bal kutumu görebildiğini biliyordum. Kasıklarımı ancak örten geceliğimin üstündeki fırfırlar, saten kurdelelerle eminim gözüne hediye paketi gibi görünüyordum şu anda… Bir beş dakika yattım öyle… Sonra uykumda(!) inleyerek yan döndüm. Bu kez çıplak kalçalarımı, popomun yuvarlaklarını sergiledim röntgencime… Sessizlikte gizlenmeye çalışılan bir şıpırtı duyar gibi oldum. Yarı çıplak vücudumu izleyerek mastürbasyon mu yapıyordu bu adam kapının önünde? Kasıklarımı ateş bastı, içimden sular yürüdü. Amımın dudakları istekle kaşındı. Elimi uzatıp kaşımamak, parmaklarımı kan hücum etmiş amıma götürüp okşamamak için kendimi zor tuttum. Dudaklarımı ısırdım. Tam dönüp kalkmak, röntgencimi yatağa çağırmak üzereydim ki, içeride bir gürültü oldu, kapının önündeki karaltı hızla uzaklaştı. Banyonun kapısının açıldığını duydum. Anlaşılan yakışıklı sapığım, biri geliyor diye suçüstü yakalanmamak için kendini banyoya atmıştı… Ben de izleyicim gidince rahatladım. Elimi apış arama götürüp amımı avuçladım, sıktım. İçime bir şey girsin diye bağıran şehveti bastırmaya çalıştım. Anlaşılan böyle olmayacaktı. Yataktan kalktım. Çıkıp salona baktım, iki arkadaş kaykılmışlar, horluyorlardı. Televizyonun sesi kısılmış, ışığı yanıp sönüyordu. Banyoya gittim. Sanki haberim yokmuş gibi, uykudan kalkmışım gibi bir edayla kapıyı açıp içeriye giriverdim. Murat işini bitirmiş, lavaboda ellerini yıkıyordu. “Aaa… Sen mi vardın Murat? Kusura bakma, uyku sersemi boş zannettim…” dedim. Dönüp çıkmak için acele etmedim, ağırdan aldım. Az önce loş ışıkta dakikalarca seyrettiği mini geceliğimin ve içindeki vücudun detaylarını bu kez banyonun ışığında seyretmesini sağladım. Murat ısıran bakışlarını yine her tarafımda dolaştırırken, “Önemli değil, ben de işimi bitirmiştim zaten…” dedi. Küçük banyonun içinde karşılıklı duruyorduk. Ondan bir hareket gelmeyince hayal kırıklığıyla ağır çekim geriye döndüm isteksizce… Üstüne atlayacak değildim ya salağın… Kapıyı açıp çıkmak için elimi tokmağa uzatmıştım ki, aniden bileğime yapıştı. Sertçe kendine çekti. Yarı çıplak vücudumu bedenine yapıştırdı. Sevinçten deli gibi olmuştum. Fakat yine de öfkeli olmasına çalıştığım bir fısıltıyla, “Ne yapıyorsun Murat? Bırak beni…” diyerek çırpınmaya, kurtulmaya çalıştım kollarından… Murat daha beter sarıldı. Kollarımı arkama büküp göğsüne bastırdı, dudaklarıma yapışarak susturdu beni… Memelerim onun sert göğsünde, dudaklarım bıyıklı dudaklarında eziliyordu. Başımı kaçırır gibi yaptım, elini saçlarıma götürüp kavradı, başımı kendine çekip dudaklarını iyice yapıştırdı. Soluksuz kaldım bir anda… Dizlerim titredi. Göstermelik direncimin bir anda söndüğünü hissedince arkama büktüğü kollarımdaki baskısını azalttı. Serbest bıraktı. Ben de ayak parmaklarımın üzerinde yükselip kollarımı boynuna doladım. Öpücüklerini karşılamaya, ona cevap vermeye başladım. Pantolonunun önündeki sert kabarıklık göbeğime batıyordu. Hoşnutlukla sürtündüm o kabarıklığa… İnledi… Dillerimiz savaş yapıyordu öpüşürken… Bıyıkları dudaklarımı örseliyor, boynumu, kulaklarımı gıdıklıyordu öpücüklerini sıralarken… Elleri geceliğimin üstünden, altından kalçalarımı yoğuruyor, sırtımı, elini aradan sokup iri memelerimi okşuyordu. Sonunda nefes almak için dudaklarımı çektim. Başımı iki eliyle tutup aşağıya indirdi. Ne istediğini anlamıştım. Diz çöktüm erkeğin önünde… Pantolonunun fermuarını açıp erkekliğini dışarıya çıkardı. Kocamınkinden bir hayli büyük siki kalkmış, koca başını havaya dikmişti. Hayranlıkla okşadım bu güzel siki… Dilimi dolaştırdım her yerinde… Başını ağzıma alıp emdim. Kısık kısık inliyordu ben emdikçe… Saçlarımdan tutup ayağa kaldırdı beni… Hilton lavabonun üstüne oturtturdu. Zaten minicik geceliğimin eteğini yukarıya kaldırdı, bacaklarımı aralayıp başını kasıklarıma gömdü. Öyle güzel yalıyordu ki… Dudaklarımı ısırıyordum zevkten bağırmamak için… Sonunda kasılmaya başladım. Öyle çok boşaldım ki beni yalayan dudaklarına, ağzına… Bittiğinde fısıldadı, “İnanamıyorum Gül…” dedi. “Ağzımı doldurdun zevk sularınla…” Bitkin bir şekilde gülümsedim, “Ne yapayım? Öyle zevk verdin ki yalarken… Böyle bir şey yaşamamıştım hiç…” “Ceza olarak ben de senin ağzına boşalmak istiyorum. Hadi bakalım, göster marifetini…” “Şimdiye kadar kocama hiç yapmadım bunu… Ama madem cezalıyım, deneyelim bakalım…” Yer değiştirdik. Lavaboya o dayandı, ben pantolonunu indirdim, önünde diz çöküp sikini yalamaya başladım. Bu kez ara vermeden… Sürekli yaladım. Gözlerimi gözlerinden ayırmıyordum bunu yaparken… Başından torbalarına, hatta arka deliğine kadar koca sikinin yalanmadık yerini bırakmadım. Başından başlayıp ağzıma alabildiğim kadar almaya çalıştım. Daha fazla dayanamadı emilmeye… Dudaklarım kasıklarına yaklaşmış, dilimle masaj yapar gibi ağzımın içinde sikine baskı yapıp sıkıyor, vakumluyordum ki boşalmaya başladı. Bırakmadım sikini… İki elimle kalçalarına yapışıp sıkarken, tırnaklarımı etine gömerken, parmaklarımın uçları götünün deliğinde dolaşırken o kısık inlemelerle, bütün spermlerini ağzımın içine, boğazıma boşalttı. Nefes nefese kalmıştı, “İnanamıyorum Gül… Sen harika bir orospusun… Hiç sikimi böyle yalayan bir kadın tanımadım şimdiye kadar…” “Ben de ilk defa yabancı bir erkeğin sikini yalıyorum Murat…” Pantolonunu çekti, beni kaldırıp sperm bulaşığı dudaklarımı öptü hararetle… “Sen temizlenip yatak odasına git. Ben içeriye gidip bizim sarhoşlara bakayım. Eğer sızmışlarsa gelirim, kaldığımız yerden devam ederiz.” Dediğini yaptım. Acele bir duş alıp yatak odasına koştum. Makyajımı tazeleyip çırılçıplak yatağa uzandım, erkeğimi bekledim. On dakika sonra geldi. Beni o şekilde çırılçıplak görünce gülümsedi, gözleri parladı. Soyunmaya başladı aceleyle… O da çıplak kalıp yanıma uzanıverdi. Sarıldı bana… “Öyle sızmışlar ki, top patlasa uyanmazlar. Rahatça sevişebiliriz. Oh, Gül… Gül… Seni ilk gördüğüm andan beri bunu hayal ettim. Seni sikmeyi öyle istedim ki, bilemezsin… O salak kocanı sarhoş edip tekrar evinize girmek için planlar kurdum hep… Seni sikmek istedim. Ama zorla…” Dudaklarıma öpücük kondurdu yavaşça, “Ama böyle, isteyerek, karşılıklı…” Yer gibi öpüşüyordu benimle… Öpüşmesi bile tekrar tahrik olmama, amımın sulanmasına yetmişti. Erkeğim de tahrik olmuş ki, az önce boşalan siki tekrar sertleşmiş, bedenime batmaya başlamıştı. Dudaklarımı bıraktı, aşağıya indi. Memelerimi sıkıp uçlarını yaladı. Kasıklarıma indi. Bal kutumu dilemeye, klitorisimi emmeye başladı. Deliriyordum zevkten… Saçlarına asılıp kendime çekiyordum. Başımı sağa sola sallıyordum. Kalçalarım yatağı dövüyordu. “Ohhh… Murat… Murat… Ben de bunun hayalini kurdum hep… Gerçek bir erkeğin altında sevişmeyi… Beni çok isteyen bir erkekle kıyasıya sikişmeyi… Ohhh… Dünya varmış… Çok güzel yalıyorsun… Bitiriyorsun beni… Dilin öldürüyor… Oooohhhh…” “Hadi sevgilim, sen de beni yala, boş durma…” dedi. Üstüme çıktı, 69 pozisyonuna geldik. Bacaklarımın arasında her yerimi yalarken ben de onun sikini yaladım bir güzel… Ne klitorisimi bırakıyordu yalanmadık, ne amımın dudaklarını, ne göt deliğimi… Evet, oramı bile yalıyordu hayvan… Hareketleri sertleşmeye başlamıştı. Bense onun sert hareketlerinden daha çok zevk alıyordum. Sikini kurtardı elimden, döndü, beni de haşin hareketlerle kaldırıp dizlerimin üstünde domalttı. Amımdan akan sular yatağı ıslatmıştı. Ben de onun sikini ağzımda yalaya yalaya pırıl pırıl yapmıştım. O ıslak siki bir anda arkama gömdü. Çığlık atmamak için çarşafı ağzıma tıktım, ısırdım. Kocamın pipisinden sonra ağır gelmişti bu kalın sik… Amımı yarmıştı. İçime giren yarağın kalınlığından bacaklarımın ayrıldığını duyumsuyordum. İnce belimden tutup kendine çekti, pompalamaya başladı. Gözlerimde şimşekler çakıyordu sanki… Durmadan inliyordum… “Ahh… Allahımm… Sevişmek buymuş demek ki… Seks buymuş… Zevk buymuş… Oooohhhh… Erkeğimmm… Geçir… Kökle yarağını… Amıma geçir… Ooohhh… Böyle zevk olamaz… Aaahhhh…” Azgın boğamın önünde yaprak gibi titriyor, sürekli boşalıyordum. Amımın suları içimden fışkırıyor, yatağa, çarşafın üzerine süzülüyordu. Göt deliğime parmaklarıyla masaj yapıyor, duyduğum zevki misliyle çoğaltıyordu bir yandan da… Büzüğümü okşayan parmak arka deliğimden içeriye kaydı. Kaygan kaygan göt deliğimde gidip gelmeye başladı. Yarağı amımı, bir ya da iki parmağı, bilemiyorum, göt deliğimi zorluyordu. Beynimde şimşekler çakıyordu. Sanki bir av hayvanıymışım, yakalanmışım gibi önündeki mızrağına geçirmişti beni… İçime saplanan mızrağının, sikinin ucunda çırpına çırpına orgazmdan orgazma koşuyordum. Artık bıraksın diye düşünmeye başlamıştım. Bir ara dileğim kabul oldu. Kalın sikini amımdan çıkardı. Tam rahatlamak üzereydim ki, göt deliğimdeki parmak çıktı, yerine sikinin başı dayandı. Kendimi yatağa atmak üzereyken sımsıkı belimden tuttu, parmaklarıyla alıştırdığı göt deliğime bastıra bastıra sikini kaydırmaya başladı. Çırpınıyor, içerdekiler duymasın diye kısık sesle bırakması için yalvarıyordum. Dinlemedi beni… Göt deliğime sikinin tamamını soktu… Gidip gelmeye başladı. Torbaları amıma çarpıyordu. Elimi uzatıp klitorisimi parmak uçlarımla ovalamaya başladım ben de… İnanılmaz bir zevk alıyordum. Delirtiyordu bu aygır beni… Çevirdi, sırt üstü yatırıp bacaklarımı omuzlarına koydu, yarağını amıma geçirdi. Gidip geldi. Artık dayanamaz hale gelmiştim. Çılgın,düzensiz bir tempo tutturmuştu beni sikerken… Kah yavaş hareketlerle içimden çıkıyor, ağır çekim tokmak gibi başından başlayıp dibime kadar geçiriyordu sikini, kah aniden hızlanmaya başlıyor, beni ikiye katlayıp kasıkları klitorisimi bastıra bastıra, vura vura, eze eze beceriyordu beni… Çarşafı parmaklarımın arasında sıkıp güç almaya çalışıyordum. Başımı iki yana sallayıp duruyordum. Bacaklarım kukla gibi kollarının iki yanından sallanıp duruyor, dolgun göğüslerim o vurdukça pelte gibi titreşiyordu. Sonunda bacaklarımı iyice ayırıp içimden çıkardı sikini, tekrar göt deliğime gömdü. Daracık delikte sıkışan siki daha da büyümüştü sanki kanalda… Son bir hamleyle kasıklarını yapıştırdı, sikini dibine kadar soktu, öylece kasılmaya başladı. İkiye katlanmıştım, altında eziliyor, nefessiz kalıyordum. Boşalmasının bitmesini zorlukla bekledim. Yanıma devrildiğinde uyuşan bacaklarımı acıyla indirip yatağa uzattım. Sanki haber bültenlerindeki kasırgalardan birini yaşamış gibiydim. Çatısı uçmuş, her şeyi birbirine karışmış viran bir Amerikan kasabası gibi hissediyordum kendimi… “İstediğin buydu değil mi Gül hanım?” diye fısıldadı. Gözlerimi açtım. Yan dönmüş, dirseğine dayanmış, beni izliyordu. Elini uzatıp göğsümün ucunu çimdikledi. Engel olmak için elini tuttum, minnetle okşadım. “Bütün gece şahane bacaklarını sergiledin bana… Külodunu gösterdin… Masaya her eğildiğinde bu güzel memelerini öyle gösterdin ki, içine düşecektim nerdeyse… Öyle sikimi kaldırdın ki güzelim… Nerdeyse saldıracaktım sana… Kocanın yanında yere yatırıp sikecektim seni… Gözüm karardı iyice… Bütün gece nasıl dayandım, ben de bilmiyorum. Kocan sızsın diye gözünün içine baktım. Rakı kadehlerini dayayıp durdum ağzına bir an önce sızsın diye…” Mememi okşayan elini tutup dudaklarıma götürdüm, öptüm. Orta parmağını dudaklarımın arasına alıp emdim. “Doğru tahmin ettin Murat… Bunu istiyordum gerçekten… Gerçek bir erkek beni siksin istiyordum. Canıma tak etmişti çünkü… Ayyaş kocam sikemiyordu beni… Doyuramıyordu. İyi ki sen çıktın karşıma… Aygırım benim… Hayatımda yaşamadığım zevkleri yaşattın bana erkeğim… Aşkım…” Elimi bacaklarının arasına götürdüm, demin beni kükreyerek siken canavar yarı sert yatıyordu bacaklarının arasında upuzun… Tutup sıktım avucumda aletini… “Sikine kurban olduğum… Sikişine öldüğüm… Bitirdin beni… Mahvettin…” Artık elimin sıcak temasından mıdır, sözlerimin etkisinden midir bilmem, avucumun içinde tıp tıp atan damarlarıyla bir anda büyüyüverdi siki, eski halini aldı. “Bak küçük Murat ne diyor Gül?” dedi gülümseyerek. Doğrulup elimdeki dirilen siki parmaklarımın arasında sıktım, ben de güldüm. İki yana sallayıp, “Ne diyormuş bakalım bu küçük canavar? Tercüme et bana…” “Ben daha doymadım, Gül’ün sıcacık, daracık amcığına girmek istiyorum yine, diyor…” Kikirdedim, “Bak sen azgın şeye… Terbiyesiz… Aç köpek… Doymamış ha? Sen bu ufaklığın terbiyesini verememişsin anlaşılan Murat… Dur sen… Ben onu hapse atayım da görsün… Hem de gün ışığı görmeyecek şekilde, hücreye atayım ben onu… Katıksız…” dedim. Doğrulup üstüne çıktım. Havaya dikilmiş siki belinden tutup amıma hizaladım. Sulu gözlü amcığım hemen ağlamaya başlamıştı yine… Oysa daha sikinin şapkası dudaklara değmemişti bile… Şapkayı am dudaklarıma sürttüm ben de ileri geri… Suyumdan ıslanmıştı hemen şapka… Murat ellerini başının altına koymuş beni izliyordu zevkle… Kollarının pazuları, gerilen geniş göğsü öyle güzel görünüyordu ki bu açıdan… Güldü yine, “Katıksız diyorsun ama, sadece su vereceksin galiba… Baksana, her yeri su basmış… Senin hücre su içinde kalmış…” dedi. Başı içeri girmişti bu arada… İnleyerek, “Ohh… Evet…” dedim. “Katıksız… Sadece su ve et… Pembecik et… Söyle ona, son duasını etsin… Senin küçük Murat’ı hücresine gömüyorum şimdi…” “Ahhh… Daracık amcığın var aşkım… Bitiriyorsun beni… Göm… Dibine kadar göm… Kumanda sende… İstediğin gibi göm ufaklığı… Ohhh… Arkadaşımın güzel karısını sikiyorum, ne güzel… ahmet gel, bak, senin azgın karıcığını sikiyorum… Sulu amcıklı orospunu sikiyorum çatır çatır… Ohhhh…” “Hayır şaşkın… Üstte ben varım… Ben seni sikiyorum… Arkadaşının karısı sikiyor seni… Amcığımla sikiyorum seni… Mmmm… Çok güzelmiş…” Az önceki haşin sevişmeden, aynı siki dakikalarca içine aldıktan sonra bile hala daracıktı amcığım… Dizlerimin üstünde titreye titreye, zevkten dudaklarımı ısıra ısıra alçaldım, alçaldım, dibine kadar aldım koca sikini… Belinin iki yanında ayrılan bacaklarım yüzünden ıslak amımın dudakları açılmış ve klitorisim ortaya çıkmıştı. Kabarmış klitorisim kasıklarındaki kıllara değiyor, uzun kılları klitorisimi gıdıklıyor, beni zevkten öldürüyordu. Ellerimi o geniş göğsüne dayadım. Avuçlarımla göğsünden destek alıp kalçalarımı oynatmaya, oturup kalkmaya başladım. Az sonra ritmi bulmuştum. Biraz oturup kalkıyordum. Sonra kalçalarımı bir dansöz gibi titrettiriyordum siki içimdeyken… Vibratör gibi titreşim yaptırıyordum vajinama… Murat zevkten inleyip yattığı yerde ikiye katlanıyor, başını kaldırıp memelerime yumuluyordu. Sonra tekrar yavaş hareketlerle inip kalkmaya başlıyordum. Sürekli tekrarlıyordum bu hareketleri… İçimden geldiği gibi… Zevk alacağım şekilde… Erkeğime zevk verecek her yolu deneyerek… Dakikalarca… Sonunda, “Dayanamıyorum Gül… Geliyorum… Ohhhh… Çok kötüsün… Çok kötü orospusun sen… Azgın fahişenin tekisin… Harika sikişiyorsun… Amcığın bitirdi beni… Oohhhh… Geliyorummmm…” Fırladım kalktım üstünden… Sikini avuçlarıma, başını ağzıma aldım. Başını ağzımın içinde geveleyip emerken, sulu amcığımdan yeni çıkmış ıslak gövdesini avuçlarımla sıvazlıyordum bir yandan… Bacağımın birini alıp kaldırdı, bacaklarımın arasına soktu başını o telaşın içinde… Ben sikini yalayıp emerken o da alttan amımı yalıyor, klitorisimi dilliyordu. Bir anda suratını olduğu gibi amıma gömerken kasıldı, ağzımın içindeki sikinden döller fışkırdı. Yutabildiğimi yuttum, yutamadıklarım ağzıma yüzüme bulaştı. Gecenin ikinci sperm banyosunu yaptırmıştı bana… Bu arada kendisi boşalırken bile yalamasını kesmemişti. Dili motor gibi yalıyordu amcığımı… Kalçalarımı pençeleriyle kavrayıp parmakları göt deliğimde dolaşmaya başladığında ben de bittim artık… Geliyordum. Sularım erkeğimin ağzının içine fışkırıyordu, hissedebiliyordum. Sonunda kasılan bacaklarımın arasında nefessiz kalıp boğulmamak için bırakmak zorunda kaldı beni… Kendimi yatağa attım, kısmaya çalıştığım zevk feryatlarıyla, iki büklüm yatakta kıvranmaya başladım. Kasılıp gevşemelerim dakikalarca sürdü. Yatağın üstünde elektrik çarpmış gibi, kukla gibi ellerim kollarım tüm bedenim çırpınıyordu. Sonunda yatıştırmak için beni kollarının arasına alan Murat’ın kucağında son bir iki kasılmadan sonra duruldum. Ciğerlerim körük gibiydi. Nefes almaya çalışıyordum. Ter içinde kalmıştım. Göğsüm inip kalkıyordu durmadan… Maraton bitirmiş sporcu gibi, bitap, güçsüz yatıyordum erkeğimin kollarında… “Ah Murat… Öldürdün beni zevkten… Hayatımda böyle zevk almadım aşkım…” dedim. Murat’ın yerine başka bir ses yanıtladı beni, “Ben de öyle karıcığım…” diyen kocamın sesini duydum hayal gibi… Başımı hızla kapıya çevirdim. Nasıl olur? Evet… Kocam… Yatak odasının yarı aralık kapısında durmuş, bize bakıyordu. Kendi yatağında, arkadaşıyla çırılçıplak yatan karısına… Az önce bitirici bir sikişten çıkmış, yorgun, çıplak bedenlerimize… “Kocacığım… Ben…” Sustum. Söyleyecek bir şey bulamadım. Ne diyebilirdim ki… Adamı boynuzlamıştım işte neticede… İstediğime kavuşmuştum. Bir erkekle, kocamın en yakın arkadaşıyla, kankasıyla yatakta kucak kucağa, çırılçıplaktım. Ağzımda yüzümde hala o erkeğin kurumaya yüz tutan dölleri parlıyordu. Dilimin ucuyla dudaklarımı yaladım, sperm tadını alabiliyordum. Odayı ter ve sperm kokusu kaplamıştı. Yatak hercümerç olmuş, çarşaflar nevresimler bumburuşuk, benim zevk sularımla, terimizle, erkeğimin spermleriyle ıslanmıştı. Ne diyebilirdim? Asıl, benim kocam, zevki içkide arayan, munis, halim selim kocam ne diyecekti, bana ne yapacaktı, önemli olan buydu…