Karım İçine Tanga Giymiş Beni Çok Azdırmıştı

Merhabalar… Bu yazılanlar ve paylaşılan her şey bir erkeğin gizli dünyasıdır. Ben sıradan bir insan, eşimle evlenmeden önce bir başka erkekle göz temasında bulunduğunda bile kıyametleri koparacak kadar tutucu bir adamdım aslında. Ama bir süre sonra yasadığım bazı olaylar benim daha geniş düşünmem gerektiğini öğretti bana… Hiç bir insanı tanımadan yargılamamam gerektiğini, insanların yaşam tarzlarıyla ya da düşünceleriyle olduğu gibi kabul etmemiz gerektiğini öğretti. Karım Gül 23 yasında… Uzun boylu beyaz tenli ve simsiyah saçları olan harika bir kadındır. Güzel olduğu kadar da zeki biridir. Şu an ikinci üniversitesini bitirmek üzere. Ben ise eşimin aksine kumral ve mavi gözlü 1.75 boylarında bir erkeğim. Biz birbirimizi severek evlendik. Öyle flört falan için de çok vaktimiz olmadı aslında. Birbirimizi gördük, aşık olduk ve çok kısa bir sürede de evlendik. Yani birbirimizi tanımamız evliliğimiz için geçirdiğimiz 3 yılda oldu diyebilirim. Karım rahat biridir. Rahat ve oturaklı… Girdiği ortamlarda çok çabuk dikkat çekecek türden. Soğuk bir mizacı vardır aslında. Ama güzelliğiyle birleştiğinde çok fazla çekici bir hal alır. Alışverişte ya da herhangi bir yerde bir şeyler içerken karımı görseniz mutlaka pür dikkat izlersiniz onu. Bir erkek olarak ne tür bayanların dikkat çektiğini çok iyi bilen biriyimdir. Dışarıdan gören biri için ağır başlı, insanlara tepeden bakacak kadar havalı ve üzerine ne giyinirse giyinsin, fazlasıyla yakıştıracak kadar da kadınsıdır. Birçok kez şahit olmuşumdur, karımla yemeğe çıktığımız akşamlarda sipariş almak için gelen garsonların karımla konuşurlarken ne kadar dikkatli olduklarına… Ya da herhangi bir kafede buluştuğumuz anlarda kapıdan girdiği anda bütün masalardaki insanların mutlaka karımı süzdüklerine şahit olmuşumdur göz uçlarıyla… Böyle bir kadınla evliyim ben işte. Yani hikaye anlatanların abarta abarta bitiremedikleri karım manken gibi demelerinden çok daha fazlasına sahip bir erkeğim. Haliyle böyle bir kadına sahip kim olursa olsun kıskanmaması kaçınılmaz bir durum olurdu. Üç yıl evlilik süresi içerisinde çok güzel anılarımız oldu tabi ki. Birbirimizi yeterince de tanıma fırsatımız oldu. İkimiz de çılgınlığı yenilikleri ve heyecanı seven insanlarız. Seks hayatımız çok renklidir bu yüzden. Tabi seviştiğimiz gecelerde de bu özelliklerimizi sonuna kadar yaşadık birlikte. Romantizm, alkol sabahlara kadar sevişip yatağın içinde sızmalar, sırtımda günlerce geçmeyen tırnak izleri… Karımın boynundaki sayısız morluklar… Tabi bu anlattıklarım sizi yanıltmasın. Dışarıda yatak odamızdan çok uzakta bir görüntü çizdik hep. Ağır başlı, birbirine saygılı, girdiğimiz her ortamda da örnek gösterilen bir çiftizdir biz. Gelelim bu günlere nasıl geldiğimize… Her şey evliliğimizin ikinci yılında başladı. Eşimle ilk defa ayrılmamız gerekiyordu. Benim işlerim dolayısıyla şehir dışına gitmem gerekti. İlk bir hafta hal hatır iş güç konuştuk telefonda hep… Sonra bir gece kaldığım otelde bir iki kadeh alkol alıp öyle çıkmıştım odama. Kafam hafif çakır keyifti ve aşırı derecede seks istiyordum. Biz öyle telefonda mesajlaşma falan pek hoşlanmayız. Ama o gece karıma mesaj attım bir anda. “Şu an odadayım kafam da güzel… Seni çekti canım” dedim. Ve ondan gelen cevapla bir anda mesajlaşmaya başladık. Tabi bu arada kafamın güzel olduğunu ve onun da bir şeyler içmesini aynı dili konuşmamız için istedim öncelikle. Yaşadığımız gecelerden örnekler, altındaki iç çamaşırlarından birbirimizi azdırıp durduk saatlerce. Mesajlaşırken birden “Bugün ne giydin” diye bir mesaj attım karıma. O da giydiği kıyafetleri anlatmaya başladı bana. “Buz mavisi kotum, beyaz v yakalı badim altına da topuklu beyaz ayakkabılarımı giydim” diye cevap verdi. Gözümün önüne getirdim karımı hemen. Ama yüzüm de asılmıştı biraz. Çünkü buz mavisi kotu streç olandı. Ve o kotu ne zaman giyse ben bir kıskançlık tribine girmişimdir. Yine gözümün önüne getirdim o kotu. Bacakları uzun ama zayıftır karımın. Beli de bacakları gibi incedir, fakat kalçaları o bel ve bacaklara göre biraz daha topludur. Yani o seksi kalçalar o kotun içinde çok fazla dikkat çekici hale geliyordu. Bir yandan karımla mesajlaşıyordum bir yandan da o kotun içindeki halini düşünüyordum. Kıskançlık kızgınlık ve alkol bir araya gelince bir anda karıma söyle bir mesaj çektim. “Çok merak ediyorum Gül, o kotu neden giyme dediğimi biliyorsun. Hem çok dar hem de çok seksi. Hoşuna mı gidiyor dikkat çekmek?“ Gül’den gelen mesaj aynen şuydu, “Hayır o kotumu ben de çok seviyorum. Senin de söylediğin gibi çok yakışıyor bana. Hem ben ne giyersem giyeyim bakıyor yine de erkekler. Kotla bir alakası yok yani” dedi. O mesaj nedenini bilmesem de çok garip düşüncelere yöneltti beni. Artık iyice sarhoş olmuştum. Belki de karıma o güne kadar hiç olmadığım kadar rahat hiç söyleyemeyeceğim şeylerden birini söylüyordum. “Kadın milleti değil misiniz, iş felsefeye geldiğinde üstünüze yok. Bundan sonra hiç bir kıyafetine karışmıyorum. Ne istersen onu giyin aşkım. Kıskançlık falan da yok. Ne kendimi sıkıntıya sokup kıskanacağım. Karışmıyorum artık kıyafetine de sana da. Takıl kafana göre” deyip kapattım o konuşmayı. Bir kaç gün sonra işlerimi halletmiş dönmüştüm tekrar yaşadığım şehre. Karıma sürpriz yapıp geleceğimi haber vermemiştim, ama asıl sürpriz bana olmuştu, çünkü karım evde yoktu. Telefon açtım. Alışveriş merkezindeymiş, ayakkabı alması gerekiyormuş kendine. Bana da, “Hazırlan gel ayakkabıyı aldıktan sonra birlikte yemek yiyelim” diye teklifte bulunmuştu. Ben de duş ve üzerime yeni bir şeyler giydikten sonra alışveriş merkezine gittim. Karım ayakkabı deniyormuş kendine. İçeri girdiğimde gördüğüm manzara bir anda gerilmeme sebep oldu zaten. Karım arkası bana dönük ayakkabı deniyordu. Ona yardımcı olan satıcı da önünde dizlerinin üzerine çökmüş, karıma ayakkabıyı giymesinde yardımcı oluyordu. Tabi bir yandan da gülerek konuşuyorlardı. O an aşırı bir kıskançlık hissettim içimde. Tabi karım asla öyle bir satıcıyla falan art niyetli olarak konuşacak muhabbetlere girecek biri değildir. Başta da dedim ya havasından yanına yaklaşamazsın normalde… Ama yine de erkeklik hormonların fazla salgılanmıştı o an işte. Neyse, yavaş yavaş yaklaştım yanlarına doğru. Sonra karım başını çevirip bana dönünce gülümseyerek “Hoş geldin aşkım. Bak, çok güzel bir ayakkabı beğendim.“ falan derken ben de yanlarına gelmiştim artık. O an karımın tam önünde ayakta duruyordum. Karım ayakkabısına bakarken ben de bir an karımı süzmekle meşguldüm. Üzerinde beyaz bir v yakalı penye vardı. Normalde üzerine yapışan penye öne eğildiği için bollaşmıştı ve nerdeyse göğüslerinin tamamı ortadaydı. Altında krem rengi bir koton etek vardı. Etek çok kısa değildi aslında ama karım ayakkabıları denerken bir dizini kırıp diğerini uzattığı için ayakkabı giydiren çocuk baktığında karımın baldırına kadar görebilirdi. Ben hiç bozuntuya vermedim. Ayakkabı güzelmiş gibi şeyler söylerken, karım bir anda aynaya bakmak için ayaklandı. Kalkarken ben göremedim, fakat dizlerinin hizasında duran çocuğun bir anda karımın etek arasına doğru baktığını fark ettim. Karımın o kalkışıyla külodu olmasa da kasıklarına kadar gördüğüne emindim. Yine kan beynime sıçramıştı, ama hiç bir tepki vermeden ayakkabı hakkında yorum yaptım sadece. Neyse ayakkabı faslı bittikten sonra yemek için restorana geçtik karımla… O bir yandan yemeğini yerken bir yandan da ben yokken yaptıklarını anlatıyordu. Ben ise gözüm üzerinde olmasına rağmen ayakkabıcıdaki görüntüyü düşünüyordum. Karımın göğüsleri, bacak arası, çocuğun tam karımın dizi dibinde ayakkabıyı giydirmesi… Karımın baldırına kadar açılan eteği… O ana kadar sadece kıskançlık varken içimde bir anda içimde bir sıcaklık hissettim. Tarifini yapamıyorum şu an ama bir karıncalanma gibi bir şeydi sanki. Ve ben o anı düşündükçe sertleşiyordum. Hem de penisim pantolonumu yırtacak hale gelene kadar sertleştim durdum. Sonra karım anlatacaklarını bitirip yemeğine döndü tekrar. Gözüm bir anda üzerindeki badının v yakasına takıldı. Öne eğildiği anda bembeyaz göğüslerinin yarısı ortaya çıkıyordu. Karımın göğüsleri küçük sayılır aslında. 85 falandır yani. Ama çok dik oldukları için çok dikkat çekiyor gerçekten. Ayakkabıcı çocuğun o manzaraya bakışını düşündüm tekrar. Ve sonra baldırına kadar acılan etek… Film şeridi gibiydi o görüntüler benim için. Başa sarıp sarıp duruyordum. Ama inanılmaz bir heyecan duruyordum bir yandan da. Karımın ise hiç bir şeyden haberi yoktu o an. Yemeğimizi bitirdikten sonra eve geçecektik. Fakat bir anda “Gel sana bir şeyler alalım hadi…” dedim bir anda. Tabi benim alışveriş delisi karım çok sevindi bu teklifime. Mağazanın birine girip birinden çıkıyorduk. Neden böyle bir şey istediğimi de bilmiyordum ama karımla birlikte biraz daha gezmek istiyordum. Lüks bir marka vitrininde beyaz saten bir gece elbisesi gözüme çarptı. “Bak şu çok güzelmiş, gel bir dene istersen…” dedim. Karım da beğenince içeri girdik o elbiseye bakmak için. İçerisi kalabalık sayılmazdı. Bizden başka bir karı koca daha vardı. Çalışanlardan bayan olan diğer müşteriyle ilgileniyordu. Bizim yanımıza ise bir bey geldi. “Buyurun size ben yardımcı olayım.“ diyerek. Karım vitrinde gördüğü elbiseyi tarif etti ona. Elbise gelince önce bir askısında baktık sağa sola çevirerek. Beyaz satenden, altı dar ama tam diz altı hizasında, üstünde gümüş renk taşlı bir penyesi var bir de beyaz ceketi olan bir elbiseydi. Neyse karım “Denemek istiyorum bunu…” diyerek kabine doğru ilerledi. O arada bize yardımcı olan arkadaş da elbiseyle karımın peşinden gitti. Ben ise sağa sola bakarak oyalanıyordum. Bir süre sonra karım kabinden çıkıp yanıma geldi. Elbisenin ceketi elindeydi. “Onu neden giymedin?“ dedim. “Küçükmüş bunun bedeni, etekle penyesini zor giydim. Şöyle bir deneyeyim, içerisi çok sıcak, beğenirsek bir büyük bedenini alırız” dedi. Sonra da aynaya doğru ilerlemeye başladı. O an arkasından bakarken eteğin vücuduna tamamen yapıştığını, eğilse mutlaka bir yerinden yırtılacağını düşünürken az önce bize yardımcı olan arkadaş geldi yanımıza. “Nasıl oldu beğendiniz mi?“ gibisinden sorular soruyordu. Ben de, “Bilmiyorum bakıyor karım daha…” dememle birlikte yanımdan ayrılıp karımın yanına doğru gitti.?“ Bu sırada karım bir sağa dönüp bir sola dönüyor elbiseyi inceliyordu. Tabi benim gibi satıcı çocuk ta karıma bakıyordu pür dikkat. O ana kadar her şey gayet normaldi. Ta ki karımın istem dışı “Üüff çok sıcakladım şu çantamdan tokamı verir misin?” demesiyle birlikte tokasını çıkarıp ona uzattım. O da ellerini kaldırıp arkadan saçlarını toplamakla uğraşırken o anda üzerindeki penyenin askılarının çok ince ve dar olmasından dolayı göğüslerinin iyice belirginleştiğini, uçlarının ise tamamen ortaya çıktığını fark ettim. Tabi bunu gören de yalnızca ben değildim. Çalışan çocuk ta gözlerini hiç ayırmadan karımın göğüslerine bakıyordu. Karım ise haberi olmamasına rağmen ağır ağır saçlarını toplarken yanındaki adama ziyafet sunuyordu resmen… Bu manzara beni yine etkilemeye başlamıştı. İçimde bir şeyler akıyor ve gitgide ateş basıyordu bana. O anda çocuk eşime yaklaşıp bel hizasını falan ayarlamaya çalışıyordu ki, karımın bir anda bana dönüp “Nasıl beğendin mi?“ demesiyle çocukla burun buruna gelmeleri bir oldu. Tabi ikisi de bunun farkına varıp ayrılsalar da ben o sahneden tarif edemediğim bir şekilde tahrik olmuştum. Penisim öyle hızlı sertleşiyordu ki pantolonumun içinde kalp gibi atmaya başladığını hissedebiliyordum. “Güzel oldu aşkım” demekten başka bir cümle çıkmadı ağzımdan. Karım da aynanın karsısında bir iki defa daha döndükten sonra çıkartmak için kabine doğru gitti. O ara istem dışı gözüm satıcı çocuğun pantolonunun önüne takıldı gözüm. O da kıyafetleri düzler gibi yaparak önünü saklamaya çalışıyordu. Ve belli belirsiz siyah kumaş pantolonundan kalkan penisini de görebiliyordum. Karım kabinden cıktı ve eve dönmek için yola koyulduk. Arabada aklımdan o görüntüler çıkmıyordu. O mesajlaşmadan sonra ne olduğunu anlamadığım düşünceler girmişti aklıma. Kendimden nefret ediyordum ama heyecandan da ölecek gibiydim. Neden bu kadar heyecanlandım onu da bilmiyordum ama bildiğim tek şey kasıklarıma ağrılar girdiğiydi. Arabayı otoparka koydum sonra da asansöre bindik. Karım aynada saçını başını düzeltirken bir yandan da benimle sohbet ediyordu. Ben ise onu izlemekle meşguldüm. Asansör bulunduğumuz kata geldi ve biz eve girdik. Karım ayakkabılarını çıkartmak için eğildiğinde onu öyle bir hızla sarılıp havaya kaldırdım ki attığı çığlık apartmanda yankılanmıştır eminim ki. Kucağımda dudaklarımız yapıştı. Öyle azmış ve öyle istiyordum ki karımı, nefes bile almadan parçalıyorduk dudaklarımızı. Kucağımda salona kadar götürdüm. Sonra da koltuğun üzerine birlikte uzandık. Ağzını boynunu omuzlarını dudaklarımla emip yalarken bir yandan da ellerimle kalçalarına sarılmış deli gibi sıkıyordum. Taş gibi sertlerdi. Eteğin altına elimi sokup amını avucumun arasına aldım. Ve daha önce hiç sıkmadığım gibi sert sıkıp okşuyordum. Ben amını avucumun içinde ezdikçe o koltukta yılan gibi belini bir sağa bir sola oynatıyordu. Öyle kudurmuştuk ki ikimiz de birbirimizi soyacak kadar bile bekleyemiyorduk. Pantolonumu bir çırpıda yere düşürdüm. Sonra da karımın bacaklarını ayırıp kilodunu yırtarak çıkarttım. Öyle sert hareket ediyordum ki bir yandan öpüşürken bir yandan da sürekli karımın “yavaş yavaş” diye inlediğini duyuyordum sadece. Sikimi bacak arasına soktum önce sonra da tam amının üzerine getirip bıraktım. Karım sırılsıklamdı zaten. Sikim amının üzerinde kayıyordu sanki. İçine girmemiştim daha ama o sıcaklık ve ıslaklık beni kudurtmaya yetmişti bile. Sikimi amına öyle bir bastırıyordum ki ne kadar sertleştiğimi ne kadar azdığımı görsün istiyordum. Bir süre sonra da karım daha fazla dayanamayarak sikimi avucuna alıp kendisi soktu içine. Bir anda dibine kadar girdim. Kayıyordu resmen içinde. Vıcık vıcık olmuştu. Sikimi öyle bir sarmıştı ki amı, tamamen doldurmuştum içini. Normalde erken boşalma gibi bir sorunum yoktur ama o gün yaşadığım için hiç bir şey normal değildi benim için. Boşalmam da normal olmadı yani. Bir iki git gelden sonra karımın üzerine uzandım. Kollarımın arasına aldım onu. Altımda kaybolmuştu sanki. Ellerime gelen sadece sırtının etleriydi. Öyle sıkı sarılıp sıkıyordum ki onu havasızlıktan boğulabilirdi. Dudaklarını dişlerimle kemirmeye başladım. Ve en sonunda kendimi çekip öyle hızlı girdim ki içine, amından çıkan o ıslak sese daha fazla dayanamadım. Hırıltılarla zevkten ölerek boşaldım karımın amına. Normalde karım boşalırken titrer sürekli ama o gün ben tutamıyordum kendimi. Dizlerim titriyordu, nefesim kesilmişti, içimden akan sperm olamazdı. Öyle çok çıkıyordu ki sikimin damarlarından spermin oluk oluk aktığını hissedebiliyordum… Ve bir süre sonra da yığıldım kaldım karımın üzerinde… Karım nefes almak için kalktığında bana bakıp gülümsüyordu. Bir yandan saçlarını toplarken bir yandan da “Sana ayrılık yaramıyor hayvan…“ diye sesleniyordu. O arada gözüm bacaklarına takıldı. Baldırlarından aşağı doğru spermlerim akıyordu. Karım bunu fark edince “Ben bir duşa gireyim” dedi. Ben de, “Hayır girme duşa… Gel içeri geçip bir şeyler içelim…“ dedim. “Dur, şu üzerime rahat bir kıyafet giyip geleyim. sen koy içkilerimizi…” diyerek yatak odasına doğru gitti. Ben salona geçip yer minderlerimizi koltuğun önüne koydum, slow bir müzik açtım. Ve karımla içmekten en çok keyif aldığımız tekila ile limon ve tuzu da hazırlayıp mindere uzandım. Üzerimdeki iki parça kıyafet atletle gömleğimi de çıkardım tabi. Sigaramı yaktığım sırada karım göründü kapıda. Loş ışıkta tanrıça gibi görünüyordu. Esmer teninin üzerinde patlıcan moru iç çamaşırları vardı sadece. Altı slip tarzı üzerindeki sütyeni ise şeffaf ve dantelliydi. “Dur gelme de biraz seni izleyeyim hayatım…“ dedim. O da gülümseyerek poz verdi bana. O ara ilk tekilamı içmiştim o manzarayla. Daha sonra karım da gelip sırtını bana yaslayarak oturdu. Sohbet etmeye başladık. Bana “Beni aldatmadığın belli oldu. Çok özlemişsin” dedi gülerek. Ben tam yanıt verecekken de devam etti. “Aşkım, hakikaten ne oldu bugün sana, bir tuhaftın…“ dedi. “Bu pek özleme işini benzemiyordu” dedi gülerek. Ben de “Yok aşkım gerçekten özledim” dedim lafı geçiştirerek. O an sessizlik olunca yine aklıma bir kaç gündür aklımdan çıkmayan o düşünceler girmişti. Sonra sessizliği bozan yine ben oldum. “Gül bir şey söylemek istiyorum sana. Hani ben senin kıyafetlerine karışıyordum seni çok kıskandığımı söyleyerek ya, geçen konuştuğumuz konuda ciddiydim ben. Bundan sonra seni sıkmak istemiyorum. Beni sevdiğini biliyorum. Seni ilk gördüğümde de rahat biriydin. O halinle aşık olmuştum ben sana… Seni kendi istediğim gibi yönlendirmek ve başka biri haline sokmak istemiyorum” dedim. Karım da buna karşılık bizim birbirimize aşık olduğumuzu böyle basit şeylerle tartışmak bile istemediğini bunların önemsiz şeyler olduğunu söyleyip durdu. Bu arada da dörder tane shot yapmıştı bile tekilalarımızdan… Bir yandan sohbete devam ediyorduk bir yandan da birbirimizi okşuyorduk. Onun eli benim kasıklarımdaydı benim ki ise külodunun üzerinden amını okşamakla meşguldü. Bir ara okşamalarımı hızlandırdığımda karım gözlerini kısmış sigarasını çekiyordu içine derin derin. Tam bu sırada ağzımdan su kelimeler dökülüverdi… “Aşkım bir kadın seksi şeyler giydiğinde, dışarıda o bakışlardan çok etkileniyor mu? Yani bu size bir şey hissettiriyor mu yoksa sizin kıyafet seçiminiz tamamen sıradan mı sizin için? “Canım bak şimdi” diye lafa başladı karım. “Ben bir kıyafeti giyerken hiç kimseyi düşünmem. Ama kendimi iyi hissetmek isterim. Yakışsın üzerime isterim. Yani bunlar insana güven verir. Kendine güveni olan bir insan da hayatın her döneminde mutlu ve başarılı olur” dedi. “Peki o zaman şunu sorayım. Sen mesela bugün ayakkabı denerken sıradan bir kıyafet giymiştin. Ama ilk geldiğim anda göğüslerinin açılmış olması ve baldırlarına kadar görünen bacakların dikkatimi çekti. Ki ben ayaktaydım önünde eğilen çocuk nerelerini görmüştür kim bilir… Bunu siz kadınlar bilmiyor musunuz yoksa bilerek mi yapıyorsunuz. Tamam belki istem dışı ama o kıyafeti giydiğinde illaki böyle boş bulunduğunuz anlar olacaktır. Ve bunun karşınızdaki erkeği etkileyeceğini bilmiyor musunuz? Ya da bilip de hoşunuza mı gidiyor?“ diye bir soru sordum. Gül önce güldü sonra da “Ya tabi. her kadın giydiği kıyafetten mutlaka bazı yerlerinin açılacağını ve bunun da başka bir erkeği etkileyeceğini bilir. Ama bir çoğu bilerek ve isteyerek oram buram açılsın da göstereyim millete diye düşünmez. Ha, ama şu da var. Kendine güvenen kendini güzel bulan vücuduna güvenen bir kadın da, istem dışı da olsa, bir yerleri açıldıysa -abartmadan tabi- aman hemen kapatayım da kimse görmesin diye bir telaş içine de girmez yani…” Bu son cümlesi beni yine tuhaf şeyler düşündürmeye yetmişti bile. “O zaman bugün sen de bacaklarının ve göğsünün açıldığını biliyordun ama bundan hoşlandın ve örtme gereği duymadın. Yani kendini göstermek hoşuna bile gitti öyle mi?“ diyecektim ama dilimin ucuna gelen şeyi soramadım tabi. Birer tane daha tekilamızdan shot yaptıktan sonra iyice kafam güzel olmuştu. Karım ise bana “Bu kadar yeter” deyip içmeyi bırakmıştı. Ben tam elimi slibinden içeri amına sokacağım sırada karım birden “Aaa aşkım ne diyeceğim sana, bir film gelmişti sinemaya bugün son günü kaç gündür gidecektim de seni bekledim. Gel hadi saat daha erken sinemaya gidelim mi?“ dedi. Aslında o an hiç bir yere gidecek halim yoktu. Evde kalıp karımla sabaha kadar sevişmek istiyorum ama öyle hevesli söyledi ki o an kıramadım onu. “İyi de aşkım şu halime bak azdırdın beni iyice bu halde sinemaya mı gideyim?” dedim gülerek. “Az daha dayan, gelince acısını çıkartırız hem zaten akşam beni de boşaltmadın” dedi gülerek… Ve bir anda kucağımdan fırlayıp “Ben hazırlanayım bari hadi sen de bir şeyler giyin üzerine de 11 matinesine yetişelim bari” dedi. Tam kapıdan çıkacağı sırada “Aşkım bu saatte kimse olmaz sinemada seksi bir şeyler giy de bu gece beni çıldırt çıldırtabildiğin kadar geceyi düşünmekten başka bir şey olmasın aklımda…“ dedim. O da gülerek “Valla ben karışmam sen istedin” deyip gitti yatak odasına doğru… Karım evde çocuk gibidir. Sırnaşır nazlanır sürekli şakalaşır ama dışarıda da bir o kadar soğuk ve asildir. Yani çok farklı iki insan gibi olur. Ben kafamın güzel olmasından dolayı ne diyecek diye öyle bir teklif yaptım ama aslında bir kot bir tişört çıkacağını da iyi biliyordum karımın… Ama yanılmıştım… Ben hazırlanıp ayakkabılarımı giyerken karım cıktı yatak odasından. Uzun siyah saçlarını atkuyruğu yapmış tepesinde. Üzerine beyaz atlet tarzı bir penye giymiş. Altında ise normalde evde bile çok dar rahat edemiyorum diye giymediği adidastan aldığım streç tayt tarzı bir eşofmanı vardı. “Aşkım bu ne hal?“ dedim gülerek. “Napim aşkım giyecek bir şey bulamadım hem sinemaya gidiyoruz kim görecek beni bu halde?” diyerek ayakkabılarını bağlamaya başladı bile. O ayakkabılarını bağlarken ben kalçalarına bakıyorum o an. Ve o eşofmanı parçalayıp içine girmemek için zor tuttum kendimi. Ayağa kalkıp bana döndüğünde ise kabarık amı olduğu gibi belliydi eşofmanın önünde. Neyse çıktık evden. Arabada elim sürekli bacaklarında geziniyordu. Arada birde amına götürüp avucumun içinde sıkıyordum hafif hafif. Gül de “Biraz daha sabret film biter bitmez istemediğin kadar senin olacak o…“ diyordu… Gül’ün de dediği gibi sinema bomboştu. Bizden başka bir iki kişi daha vardı filme giren. Koltuk seçerken bakmıştım en boş olan sıradan almıştık biletlerimi. En arka sıranın bir önü. Film başladı ve biz izlemeye başladık. Ben hem yol yorgunluğu hem de alkolün etkisiyle esnemeye başlamıştım. O sırada Gül pür dikkat filme odaklanmıştı. 5 10 dakika derken sinemanın kapısının açıldığını hissettim. Kafamı çevirdiğimde ise bir kişinin daha girdiğini fenerle yer gösterdiklerini fark ettim. Fener sönmüştü ama gelen kişinin nereye geçtiğini görememiştim. Ben can sıkıntısından sağa sola bakınırken bir anda yeni gelen kişinin bizim arka sıramızda olduğunu hatta benim tam arkamda olduğunu otururken koltuğunun çıkarttığı sesten anlamıştım. Benim sağa sola baktığımı gören karım da “Nereye bakıyorsun, filmi izlesene…” deyince filme verdim kendimi. Aksiyon filmiydi izlediğimiz film ama arada da erotik sahneleri oluyordu. Hele birisinde kadınla erkek öyle bir sevişmeye başladılar ki karımın eli önce benim kasıklarıma oradan da sikime kadar çıkmıştı. Aslında bu fırsatı hiç kaçırmazdım normalde ama arkamızda ki adam bize çok yakındı ve rahatsız etmişti beni. Karım ise adamdan habersiz sikimi sıkıp sıkıp bırakıyordu yavaş yavaş. Eğilip kulağına “Beni biraz daha azdırırsan filmi izleyemeyeceksin bak zaten zor duruyorum burada…“ dememle birlikte, karım daha da sıkmaya başladı benim sikimi. O anda arkamda ki adam geldi aklıma. Karımın kolunu mutlaka görüyordur filmin düşen ışığından. Ne yaptığını da biliyordur. Ve o da belki bizi izliyordur diye düşündüm. Tabi bunu düşündüğüm an yine kasıklarımda bir sızlama oluştu. Sertleşmiştim karımın eline öyle bir bastırıyordum ki karım bile şaşırmış arada dönüp bana bakıyordu gülümseyerek. Ama beni neyin bu kadar tahrik ettiğini o bilmiyordu tabi ki. Bir süre böyle devam ettik daha sonra pantolonumun fermuarını açıp sikimi dışarı çıkardım. Karım ise eline almış aşağı yukarı okşamaya devam ediyordu. Kulağına eğilip “Aşkım biraz ıslatsana sızlıyor böyle” deyince bir anda eğilip kucağıma doğru yattı. Ben aslında elini tükürüklemesini söylemiştim ama o bir anda eğilince kucağıma doğru sikimi ağzına aldı emmeye başladı. Ben de bu ani hareketle bir anda panik olup başımı arka tarafa doğru çevirip adama baktım. Adam pür dikkat bizi izliyordu. Sinemanın ışığında faltaşı gibi açılmış gözlerini çok iyi seçebiliyordum. Başımı öne çevirip karıma baktığımda başı bir aşağı bir yukarı hareket ediyordu. Bizden önceki sıralarla aramızda çok mesafe olduğu için sikimden çıkan sesleri kimse duymaz diye düşünen karım tam arkamızdaki adamdan da habersizdi. Öyle bir yalayıp emiyordu ki sikimi, resmen kaskatı oldum zevkten… Beni asıl tahrik eden şey ise karımın sikimi yalaması değil, bizi oral seks yaparken izleyen birinin, bir erkeğin varlığıydı. Tam boşalacağım sırada karımın başını kaldırdım. Dudakları çenesi sırılsıklam parlıyordu zevk sularımdan, kırmızı ruju da onlara karışmıştı tabi… Öyle seksi görünüyordu ki anlatamam size şu an… Onu öyle görünce tekrar ağzına sokmak istedim sikimi. Kafamız zaten güzeldi birde o azgınlık ikimizi de çıldırmaya yetmişti bile. Bir anda elimi karımın kalçalarına attım. Götünü sıkıp okşuyordum. Kabarık amını avucumun arasına alıp eziyordum. Ve bunları yaparken bizi izleyen adam beni resmen kudurtmustu. Harika karımın yaptıklarını bir başkasının görmesi beni çok tahrik etmişti gerçekten. O an daha da ileri gitmeye karar verdim. Şuan bunları yazarken bile nasıl yaptığımı bilmiyorum ama çıldırmıştım gerçekten, gözüm dönmüştü, çok büyük bir heyecandı bu ve ben karsı koyamadığım gibi sürekli fazlasını yaşamak istiyordum. Karımın saçlarından tutup başını kendime çevirdim. Dudaklarını ağzımın içine alıp emmeye başladım. Zevk sularım benim dilimdeydi artık. Sıcak ve kayganlaşmıştı karımın ağzı. Öpüşmüyor sanki birbirimizi yalayıp yutuyorduk. Bir süre öpüştükten sonra karımı kucağımdan kaldırıp yüzünü perdeye doğru çevirdim. Kollarını öndeki koltuğun üzerine koydurup kalçalarını geriye doğru çıkarttı. İlk başta yavaşça okşadım. Sonra sıkmaya başladım. Karım kalçalarını sağa sola oynattıkça ben daha çok sıkıyordum. Dizleri yapışık kalçası ağzımın içindeydi resmen. Elimi iki dizinden arasına doğru soktum. Ve yavaş yavaş baldırlarını okşayarak yukarı doğru kaydırdım. Tam arasına geldiğimde amının sıcaklığını parmaklarımda hissettim. Hafifçe araladım iki bacağını. Avucumu açıp amını tam üstüne getirdim. O arada bir anda başımı çevirip arkama baktım. Arkamdaki adam öne doğru eğilmiş burun buruna geldik bana gülümsüyordu. Ben de ona güldüm o an yapacak başka bişey gelmedi aklıma. O arada yüzüne baktım 40 45 yaşlarında iyi giyimli bir adamdı. Yakışıklı da bir şeydi. Sonra tekrar önüme dönüp karımın amını okşamaya devam ettim. Ama adamın da izlediğini düşünerek daha sert ve daha çok sıkıyordum. O taytın içindeki amı ne hale gelmişti kim bilir. Çünkü avucumu her çektiğimde ıslak bir ses geliyordu bacak arasından karımın. Biraz daha okşadıktan sonra eşofmanın lastiklerine parmağımı sokup hafifçe kaydırmaya başladım aşağı doğru. Karım ilk başta itiraz etti hatta yapma gibisinden bana bakacak oldu ama bir anda yerimden kalkıp kulağına eğildim ve “Kimse yok aşkım rahat ol. Daha filmin arasına da çok var” deyince tekrar önüne döndü. Ben karımın eşofmanını çıkarıp çıkarmamak arasında kararsızken omuzuma dokunan elle irkildim bir anda. Parmaklarım karımın eşofmanında başımı arkaya çevirdim. Adam kulağıma doğru yaklaşmış, karıma duyurmamaya çalışarak fısıldadı, “Ben de elleyebilir miyim? Fantezi yapıyorsunuz herhalde…“ dedi. Neye uğradığımı şaşırdım. Bir yanda ağzının ortasına bir tane indireyim dedim kendi kendime… Bir yandan da adama bu saate kadar izlemesi için fırsat vermiştim. Yok desem asıl o zaman saçmalamış olacaktım. O anki kararsızlığımı fırsat bilir adam koltuktan öne doğru uzandı. Gözüme baka baka karımın kalçalarını okşamaya başladı. Tarif edilmez şeyler yaşıyordum. Adamın karımın kalçalarına dokunduğu an ben ellerimi çekmek zorunda kaldım. Karım arkasını dönse kıyamet kopabilirdi. Ben korkudan ve heyecandan kendimden geçmiş adamın elinin karımın kalçalarını okşamasını izliyordum. Burnumun dibinde oluyordu bu olay… Adam karımın kalçasını okşadıkça karım ben olduğumu sanıp kalçalarını bir geri doğru itiyor, bir sağa sola oynatıyordu. Sonra adam daha da ileri giderek benim az önce yapıp yapmamakta tereddüt ettiğim şeyi yapmaya başladı. Karımın eşofmanının kenarlarına parmaklarını geçirdi ve aşağı doğru sıyırdı. Küloduyla birlikte eşofman baldırlarına kadar inmişti. Adam da ben de karımın tam kalçalarının dibindeydik. Karımın kabarık amı iki kalça arasından olduğu gibi görünüyordu. Adam bile öyle heyecanlanmıştı ki elleyip ellememekte kararsız kaldı bir an… O an ne olduysa birden sinirlendim ve adamı geriye doğru itekleyip “Tamam yeter, kalk geç yerine…” diye fısıldadım. Adam da şaşırdı ama bir şey de diyemeden yerine geçip yaslandı. Bu arada karım hala gözümün önünde çırılçıplak duruyordu. Kasıklarım sancıdan ölüyordu artık boşalmak istiyordum ama arkamdaki adamı karım görürse çok kötü şeyler olabilirdi. O ara filmin bir sahnesinde iyice aydınlık oldu etraf ve ben de karımın amının ne kadar sulandığını o ara fark etmiş oldum. Tabi benimle birlikte arkadaki adam da o sahneyi kaçırmamıştır kesinlikle. Artık kendimden geçmiştim zevk, heyecan, korku, kafamın da güzel olmasıyla birlikte daha fazla dayanacak gücüm kalmamıştı. Bir anda karımın kalçalarını ellerimle ayırıp arasına ağzımı soktum. Yalıyordum ama nasıl bir yalama, resmen dudaklarımın için eziyordum karımın amını… Ağzıma o kadar çok su geliyordu ki çenem ve burnum bile sırılsıklam olmuştu. Ben yalamaya devam ederken karım bir anda arkasını döndü başımı kaldırdı ve dudaklarıma yapıştı. Öpüşürken de kucağıma ata biner gibi oturdu. Artık sırtı perdeye dönüktü. Ve nefes bile almadan benimle öpüşüyordu. Ben ellerimi kalçalarına attım parmaklarım arasında ezerken işaret parmağımla da göt deliğini okşuyordum. Ve bir anda karım durdu. Dudakları ağzımın içinde ama öpüşmüyordu. Ben ne olduğunu anlamıştım ama ben de korkudan kımıldayamıyordum. Sonra hiç bozuntuya vermeden geri çekildim “Noldu aşkım?“ diye gözlerine baktım. Eğilip kulağıma “Arkamızda bir adam var…” dedi. Ben de sanki ilk defa görüyormuşum gibi bir anda arkamı döndüm. Tabi karım da hızla üzerimden kalkıp üstünü başını düzeltti, giyindi. Ben daha hiç bir şey demeden “Kalk çabuk çıkalım ışıklar yanmadan…“ dedi. Ben de sanki hiç bir şey haberim yokmuş gibi mecburen “Hadi hadi, hemen çıkalım…” deyip takip ettim onu… Bu hikaye tabiî ki burada bitmedi… Asıl hikaye bundan sonra başlıyordu bizim için. Karmakarışık duygular karmakarışık heyecanlar… O gün evde eşimle olan konuşmamız, eşimin benimle sevişirken söyledikleri… Bizim için yepyeni bir başlangıç olacaktı. Bir pazar akşamı karımla oturmuş TV izliyorduk. Bütün gün evde olmaktan sıkılmış havanın da kötü olmasından dolayı yapacak bir şeyler düşünüyorduk. Sonra karım internette gezinirken okuldan arkadaşlarıyla konuştuğunu, müsaitsek bizi okey oynamaya çağırdıklarını söyledi. Evlendiğimizde bıraktığı üniversite eğitimini devam ettiriyordu Gül… Özel bir üniversitede okuyor, kendinden beş on yaş gençlerin arasında olmaktan mutlu, pek devam mecburiyeti olmadan okula gidip geliyordu. Okeye çağıranlar da bu genç arkadaşlarından samimi olduğu kafa dengi çocuklardı. Benimse okey oynayasım yoktu pek. “Bilmiyorum” diyerek geçiştirdim lafı. O arada da 3 yaşında ki oğlumuzu bahane edip “evde kalalım” diye seslendim. O ise çok sıkıldığını söyleyerek, bari onları bize çağıralım gibisinden bir teklifte bulundu. Ben de “Tamam onlar bize gelsinler” demek zorunda kaldım… Saat 8 gibi evden çıkıp bir kaç yere uğradım. Zamanın nasıl geçtiğini de anlayamadan karım Gül aradı beni. “Misafirler gelmeden evde ol” diyordu. Bir kaç tane de sipariş verdi o arada. Saat 9 gibi uzun zaman görmediğim bir arkadaşla karsılaşınca baya bir lafa dalmışız. Saatime baktığımda 10 a geliyordu. Hemen karıma tel açayım durumu haber vereyim demiştim ki, telimin şarjı olmadığını fark ettim. Apar topar arkadaşımın yanından ayrılıp eve doğru yol aldım. Saat 22. 30 gibi eve gelmiştim. Belki çocuk uyuyordur uyandırmayayım diye zile basmadım. Anahtarımla kapıyı açtığımda ise oğlumun hala uyumadığını, misafirlerin de gelmiş olduklarını gördüm. Karım arkadaşlarıyla salonda sohbet ediyorlardı. Gelen arkadaşlarını ilk defa görüyordum. 19 20 yaşlarında üniversite öğrencileriydi. Beni kapıda gören eşim “Hoş geldin neden bu kadar geciktin?“ falan derken bir yandan da misafirleriyle tanıştırıyordu beni… Serdar ve Mehmet kendi halinde efendi görünüşlü genç öğrencilerdi. Neyse, tanışma faslından sonra mutfağa geçtim ben. Hem aldıklarımı koyayım hem de bir sigara içeyim diye düşünürken peşimden gelen karımı gördüm. Ben sigaramı yaktığımda karım da aldıklarımı yerleştirmekle meşguldü. Sigaramdan ilk nefesi çektiğim anda karıma baktım şöyle bir. Üzerinde krem renkli v yakalı bir yün kazak, altında ise siyah tayt vardı. Normalde taytın üzerine giydiği kıyafetler hep karımın poposunu örterken bu defa kazağı tam belinin hizasında kalıyordu. Saçlarını atkuyruğu yapmıştı. Yüzünde makyaj yoktu ama parfümünün şeker kokusu mutfağı kaplamıştı sanki. Poşetleri almak için yere eğildiğinde üzerinde ki bol kazağının yakası olduğu gibi açılmış ve içine giydiği siyah sütyenin nerdeyse yarısı ortaya çıkmıştı… Ben onu izlemeye devam ederken o aldıklarımı yerleştirmeye devam ediyordu. Tam işini bitirip içeri gideceği sırada bana dönüp “Hadi sen de gel artık ayıp oldu çocuklara…” diye seslendi. O önde ben arkada mutfaktan çıkarken karımın kalçaları ilk defa gözüme çarptı. Tayt kalçalarını öyle bir sarmıştı ki, karımın kalçalarının çıplak halinden hiç bir farkı yoktu sanki. Bütün hatları ortadaydı karımın. Salona gidene kadar karımın kalçalarına bakmaktan alamıyordum kendimi. Her adım attığında kalçasının bir yanağı sağa sola oynuyor ya da titriyor gibi görünüyordu… İçeri girdik. Bir süre sohbet ettik çocuklarla. Sonra karım oğlanı uyutmak için içeri geçti biz de içecek bir şeyler aldık kendimize. Ben her zaman ki gibi votka redbul çocuklar ise biralarını içmeye başladılar. Bir saat kadar sonra karım geldi yanımıza. Misafirlere tabaklarını getirdikten sonra da okey için yere masa hazırlıyordu. Hazırlıklar bitince masaya geçtik hepimiz. Oyun eşli olsun dediler. Ortaklar içinde taş çekiştik. Benle Mehmet, karımla Serdar eş çıktı. Oyun cezalı olacaktı. Biz bir yandan oynuyor bir yandan da içmeye devam ediyorduk. Bu sırada karım da kendine içmek için şarabını getirmişti. Bir kaç el sonra gözüm karıma takıldı. Yer pufunun üzerinde oynadığımız için herkes öne doğru eğilerek oynamak zorundaydı. Karım da öne eğik durduğu için göğüslerinin çatallarına kadar görünüyordu. Ama taş çekmek için uzandığında nerdeyse sütyeninden sonrası bile görünüyordu. O her taş çektiğinde ben karıma bakmaya devam ediyordum. Siyah sütyeninden taşan göğüsleri, sütyenin danteli ve sütyenden sonraki teni bile görünüyordu. Ben karımın solunda bu kadar görebiliyorsam karsısındaki Mehmet kim bilir nerelerini görüyordur karımın diye düşündüm. O an yarım olan bardağımı bir dikişte bitirdim. Sonra da karıma sıra gelmesini bekledim. Karım taş çekmek için eğildiğinde bu defa karıma değil karşısında ki Mehmet’e baktım çaktırmadan, o da başı önde olmasına rağmen çaktırmadan karımın göğüslerine bakıyordu. Heyecanım artmaya başlamıştı. O an aklıma acaba karım bilerek mi yapıyor yoksa oyuna kendini kaptırmış farkında mı değil diye düşünürken elime telefonu alıp karıma mesaj attım. “Siz bu oyunu kaybedeceksiniz. Sen zaten bilmezsin okey oynamayı, ortağın da göğüslerini dikizlemekten oyuna baktığı yok” diye bir mesaj yazdım. Karım mesajını okuduktan sonra bana bakmadan gülümsedi. Ve oyununa devam etti. Bu şekilde bir yarım saat geçtikten sonra ilk eli biz kazanmıştık. Sıra ceza vermeye gelmişti. Serdar, “Abi ne ceza verelim sen bir karar ver” demişti. Hepimiz artık çakır keyif olmuştuk zaten. Hele çocuklar alışkın değiller içkiye ki dilleri bile peltekleşmeye başlamıştı iyice. Ben düşünürken aklıma birden geçenlerde izlediğim bir video geldi. Karım göstermişti bana aslında facebookta. Bu yeni moda apaçi dansını yapan çocuklardı izlediğimiz. Benim de aklıma o an, “Hadi kalk Mehmet’le birlikte apaçi dansı yapacaksınız” demek geldi. Tabi ben cümlemi bitirdiğim an kahkahalar havada uçuşuyordu. Karımla Mehmet itiraz ederken Serdar da “Abi süpersin” diye gülmeye devam ediyordu. Nazlanmaları bittikten sonra karımla Mehmet ayağa kalktı. Karıma “Önce şu masamızı kenara itekle de yer açılsın biraz” dedim. Karım eğildiğinde Serdar’ın tam önündeydi. Serdar ise koltukta oturmuş önünde eğilen karımın kalçalarına bakıyordu. Ben verdiğimiz cezayı unutmuş sertleşmeye başlamıştım o an… O daracık tayt giyen karım yürürken bile tüm hatları belliyken eğildiğinde nasıl görünüyordur acaba diye merak etmeye başlamıştım. Karım masayı çektikten sonra ortaya geldi ikisi de. Müziği açtım. Biraz gülüşmelerden sonra dans etmeye başladılar. Mehmet gerçekten apaçi gibi oynuyordu. Ne müziğin ritmi ne de yaptığı hareketlerin alakası vardı. Karım ise içkinin de verdiği rahatlıkla kendini eğlenceye bırakmış gibiydi. Zaten diskoyu barı çok seven karıma ceza değil eğlenceli bir şey yaptırıyordum. Mehmet’te dahil olmak üzere bir anda karımı izlemeye başlamıştık. Gül kendinden geçmiş gibi beliyle ve kalçalarıyla kıvrak hareketler, müziğin ritmiyle kendini bırakmışçasına dans ediyordu. Ama öyle bir görüntü vardı ki gerçekten, üç erkek pür dikkat karımı izlemekle meşguldük. Karım etrafında her döndüğünde gözlerimi kalçalarından alamıyordum. Tayt öylesine sarmıştı ki karımın kalçalarını, sağa sola her salladığında sanki çırılçıplak dans ediyor gibi görünüyordu. Onu izlerken taş gibi sertleşmiştim. Ben de diğer çocuklar da hiç ses çıkarmadan karımı izliyorduk. Karım bir süre sonra oynayarak yanıma yaklaştı. “Yeter mi bu kadar, bitti mi cezamız?“ diyordu gülümseyerek. Ben ise “Tamam bitti” dememe rağmen karım oynamaya devam ediyordu. Karım benim tam önümdeydi. Arkasında kalan çocukları göremememe rağmen karımın kalçalarını izlediklerine emindim. Tam o sırada karım hiç beklemediğim bir şey yaparak bana doğru eğildi ve dudağıma küçük bir öpücük kondurdu. O arada hala oynuyordu. Ama oynayan sadece beli ve kalçalarıydı. O an karımı öpen kişi değil de arkasındaki çocuklardan biri olmayı çok isterdim gerçekten. Bir süre böyle dans ettikten sonra bir bana baktı gülerek bide önümde ki kabarıklığa, geri çekilirken ise saçlarındaki tokayı bir anda çıkartıp atarken saçlarını sağa sola savurmaya başladı. Bu arada müziğin de ritmi öyle hızlanmıştı ki karım saçlarını sağa sola savurup kalçalarını çevirdikçe, müzik daha da hızlanıyordu sanki. Karımın bu görüntüsü filmlere bile konu olabilirdi gerçekten. Ben böylesine tahrik olmuşken Serdar’la Mehmet’i düşünemiyordum bile. Müziğin bitmesiyle karım kendini yere bıraktı ve derin derin nefes almaya başladı. Üç erkek de hipnotize olmuş gibi karımın inip kalkan göğüslerine bakıyorduk. Kimse konuşmuyordu. Karım ise sanki bu bakışları biliyormuş “Aay, çok sıcakladım. Gidip üstüme ince bir şeyler giyeyim” diye kalktığı gibi yatak odasına gitti. Biz sessizce karımın arkasından bakakalmışken sessizliği bozan Serdar oldu. “Hadi yine iyisin Mehmet, Gül dans edince sen de arada kaynadın hiç oynarken göremedim seni…” diyordu. Biz bu söze gülüşürken odanın kapısından karım göründü. Üzerine siyah ince bir atlet giyinmiş. Normalde atletti gerçekten giyindiği. İnce askıları olan göğüslerinin tam üzerinde ise siyah dantelleri olan bir atletti. Bunu böyle anlatmamın sebebi artık anlamıştım ki karım bunları bilerek yapıyordu. Salonun ortasına kadar gelip saçlarını topladı. Kollarını havaya kaldırdığı an göğüsleri daracık atletin içinde füze gibi görünüyordu. Saçlarını toplarken gözüm aşağı kaydı bir anda. Taytını biraz daha yukarı çekmişti sanki çünkü bacak arasındaki kabarıklık daha da bir belirginleşmiş gibiydi. Saçlarını topladıktan sonra “Off, çok yorulmuşum” diyerek koltuktan bir minder alıp yere attı. Sonra da sırt üstü uzanıp telefonuyla oynamaya başladı. O ara Serdar PC ile uğraşıyordu, Mehmet ise karımın yanındaki koltukta TV izliyordu. Hepimiz içkinin de etkisiyle mayışmış bir yerlere uzanmıştık. Ben ise sigaramı yakıp karımı izlemeye başladım. Ayaklarını birleştirip dümdüz uzatmıştı. Dik göğüsleri sırt üstü yatmasıyla daha da belirginleşmiş ve çıkmıştı dışa doğru. Göğüs uçları ise sivri sivri belirginleşmişti iyice atletinin üzerinden… Yavaş yavaş aşağılara kaydığımda iki parmak kadar acılan göbeğini gördüm. Biraz daha aşağı indiğimde ise aklımı oynatmak üzereydim o an. Karımın amını ilk defa böyle kabarık görüyordum gerçekten. Bazılarına abartılı gelebilir bu yorumum ama inanın öyle bir görüntü vardı ki tahrik olmaktan çok şaşırmıştım ilk fark ettiğim anda… Bacaklarını birleştirip uzattığı için arasında sıkışmış gibiydi. Taytı hem çok dar hem de yukarı çekik olduğu içinde karımın amı olduğu gibi ortadaydı sanki. O görüntüden sonra kalp atışlarım hızlanmaya başladı bir anda. Beni heyecanlandıran aslında karımın o halinden daha çok Mehmet’le Serdar’ın bu durumu anlayacak olmasını düşünmemdi. Düşünsenize bir… Hangi erkek karısının o halde yere uzandığında evde misafir olmasını kabul edebilir ki… Heyecan ve tereddütle karıma mesaj çektim hemen. “Aşkım çok mu abarttık ne? Bütün hatların olduğu gibi ortada. Çocuklar anlayacaklar benim bu durumu bildiğimi…” Karımdan gelen mesaj ise aynen su oldu. “Olsun, anlasınlar. İzle işte” Mesajı okuduktan sonra ne yapacağımı bilemedim. Heyecan kalbimin hızla atması tamamen sertleşmem ve pantolonun içinde penisimi saklamak için uygun pozisyon yaratmaya çalışmam… Hepsi bir anda oluyordu sanki… Boş boş oturup karımı izlediğim anlaşılmasın diye hemen yanımdaki dergiye uzanıp onu karıştırıyor gibi yaptım. Arada bir de önümüzdeki ay gösterime girecek filmleri karımla paylaşıyordum. Bu arada ise çaktırmadan hem karımın vücudunu izliyordum hem de göz ucuyla Mehmet’le Serdara bakıyordum. Mehmet’in sırtı bana dönük olduğu için yüzünü göremiyordum. Ama Serdar kucağındaki laptopun üzerinden göz ucuyla sürekli karımı izliyordu. Bir kaç dakika sonra Gül’ün kımıldadığını fark ettim. Tekrar göz ucumla ona baktığımda bacaklarını dizlerinden kırıp yukarı doğru kaldırdı ve aynı anda da bacaklarını hafifçe araladı. Ben Gül ile aynı hizadaydım bacak arasını göremiyordum. Ama ayakucunda oturan Serdar’ın karımın bacak arasına bakışlarını daha da sıklaştırdığını görebiliyordum. Bir karıma bir de yakalanmamak için bana bakıyordu sürekli… Ben ise önümdeki dergiyle ilgileniyormuş gibi kaçamak bakışlarla izliyordum olanları. O sırada karıma mesaj yazdım. “Bu kadar yeterli hadi şunları postalayalım da içine al beni. Çok azdırdın…” Ona baktığımda ise mesaj yazmıyor tavana bakmaya devam ediyordu. Sonra bir anda da “Benim avea hattım şu kutunun içinde mi ya?“ diyerek uzandığı yerden önce toplandı sonra da dizlerinin üzerinde tv sehpasına kadar ilerledi. “Ben bilmiyorum” derken, Gül köpek pozisyonunda tv sehpasının en alt çekmecesine öyle bir eğildi ki aklım yerinden çıkacak sandım. Karım dizlerinin üzerinde vücudu ile başı ise nerdeyse yere değecek şekilde çekmeceyi karıştırıyordu. O anda beni çıldırtan şey ise öne doğru eğilmesiyle tayt öyle bir esnemişti ki, normalde sadece hatlarını ortaya çıkaran tayt öne eğildiğinde içindeki siyah kilodunu bile olduğu gibi belli olmasını sağlamıştı. Tayt bir anda şeffaflaşmıştı sanki. Karım başı yere yakın bir halde, dizleri dik kalçaları ise arkaya doğru çıkık sim kart aramaya devam ediyordu. O an gerçekten elim ayağım birbirine dolaştı sanki. Hemen karıma mesaj atmak istedim yeter kalk artık diye. Çünkü Serdar da Mehmet de zaten tv ye dönüklerdi. Ve en önde ben olduğum için ne karsımdaki koltukta uzanan Mehmet’i ne de arkamdaki koltukta PC ye bakan Serdar’ı göremiyordum. Ama eminim ki onlar da akıllarını oynatacaklardı. Tam karıma yeter çok belli ettik diye mesaj atacakken gözüm halının üzerindeki tele kaydı. Karımın telefonu arkada kalmıştı. Hiç şansım yoktu yani. Artık her şeyi oluruna bırakmıştım ben de. Karım ise sanki o anı uzattıkça uzatıyordu. Nerdeyse altta ki tüm çekmeceleri karıştırıp bütün ıvırı zıvırı dökmüştü ortaya. Ben ise yapabileceğim bir şey kalmayınca karımın kalçalarını izlemeye başladım. İçine siyah yarım tanga bir külot giymişti. Öne eğildiği için iki kalça arasında bir kabarıklık sarkmıştı. Üstündeki atlet iyice sıyrılmış, göbeğini tamamen açıkta bırakıyordu. Şu an o görüntüyü kelimelerle anlatamıyorum gerçekten. Belki sayısız kez karımla sevişmemize rağmen o an ayağa kalkıp karımın o halde içine girmek için kuduruyordum oturduğum yerde. Mehmet’le Serdar’ı ise hiç düşünemiyordum bile gerçekten. Artık dayanacak ne gücüm kalmıştı ne de saklayabilecek bir penisim kalmıştı… Hızla yerimden kalkıp lavaboya doğru yürüdüm. O sırada gözüm Mehmet’e takıldı elinde kumanda pür dikkat karımın kalçalarına bakıyordu. Ben lavabonun kapısından girerken karımın da “Burada yokmuş ya…“ dediğini duydum en son. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra hemen karıma mesaj yazdım. “E oldu olacak bunlarla grup da yapalım istersen, benim haberim olmadığını düşünmelerini bekleme ya da kim bilir neler geçiyordur benim hakkımda biraz fazla mı abarttık ne” dedim. Ondan gelen cevap ta suydu, “Dur yeni başlıyoruz daha” Olamaz, aklımı kaçırmak üzereydim neler düşünüyordu acaba. Sarhoş oldu galiba diyeceğim ama Gül öyle bir iki kadeh şarapla da sarhoş olacak biri değildir. Lavabodan çıkıp odaya girdiğimde karım Serdar’ın oturduğu koltuğun yanında bir şeyler bakıyorlardı birlikte. Serdar’ın yüzü PC ye eğik olduğu için beni göremiyordu. Ben ise onların tam karsısındaki koltuğa geçmiş dergiye bakmaya devam ediyordum. Serdar’ın bir eli kucağındaki klavyede diğer eli ise koltuğun kol koyma yerindeki maustaydı. Karım da ayakta eğilmiş PC nin ekranına bakıyordu. Bir süre sonra “Bak Gül apaçi dansı yapanlara…” diye seslendiğini duydum Serdar’ın. Karım ise “Hayır, dur şunu açalım” diye mause uzanınca elleri üst üste geldi. Serdar da gayri ihtiyarı elini biraz geriye kaçırdı. Bu arada Gül de dizlerinin üzerine çöküp PC ye doğru uzanınca göğüsleri tam Serdar’ın elinin üstüne geldi. Gül de Serdar da ekrandan bir şeyler izleyip gülüyorlardı, ama karımın göğüsleri Serdar’ın tam elinin üstüne baskı yapıyordu. Ben ise kaçamak bakışlarla o görüntüyü izleyip sertleştikçe sertleşiyordum. Bir süre bu şekilde durdular, sonra Gül’ün “Uff dizlerim ağrıdı ya…” diyerek ayağa kalktığını fark ettim. Ve daha ne olduğunu anlayamadan koltuğun koy koyma yerine kalçalarını koyup yan oturdu. Ama asıl şok olduğum şey ise Gül’ün oraya oturacağını düşünmeyen Serdar elini çekmeyi bile düşünmemişti. Karım ise Serdar’ın tam elinin üzerinde oturuyordu. Evet ben ise çıldırmak üzereydim. Karımın kalçaları Şu anda Serdar’ın elini eziyordu. Eli ters dönüktü belki ama yumuşak kalçalarını tamamen hissediyordu Gül’ün. Karım gülerken sağa sola kayıyor Serdar ise put gibi oturmuş keyfini çıkartıyordu. Arada bir bana baktığını görsem de Serdar’ın, ben ise başımı öne eğmiş, baktığımı belli etmeden Serdara bakıyordum. Karımın ayağa kalktığını fark edince ben de onlara doğru kaldırdım başımı. O an Serdarla göz göze geldik ama ikimiz de hiç bir şeyden habersiz gibi tekrar Gül’e çevirdik başımızı. O da arkalarında duran pencereyi açarken “Çok sıcak oldu biraz hava alayım…“ diye konuşuyordu. Ben başımı tekrar öne eğmiş dergiye bakarken Gül camı açmış perdeyi düzeltiyordu. Göz ucuyla Serdar’a baktığımda ise koltuğun üzerinde elini ters çevirip tekrar aynı yere koyuyordu. Gül camı açtıktan sonra tekrar arkasını dönüp koltuğa yaklaştı ve aynı yere tekrar kalçalarını koydu. Onlara baktığımda ne Gül ne de Serdar hiç bir şeyi belli etmemeye çalışıyordu. Ama biliyordum ki artık karımın yumuşak kalçası Serdar’ın avucunun içindeydi. Bir süre sessizlik oldu tekrar başımı kaldırıp o yöne doğru baktığımda ise karım hafif öne eğilmiş gibiydi. Artık ikisi de gülmeden sadece ekrana bakıyorlardı… Serdar’ın o an karımın kalçalarını sıktığından, amını avuçladığından emindim. Karım ise belli belirsiz biraz öne eğilip biraz tam koltuğa oturuyordu… Bir kaç dakika böyle geçti. Ben kaçamak bakışlarla onları izlemeye devam ettim. Karımla Serdar ise kendilerinden geçmiş gibilerdi. Sonra bir anda Gül’ün kalktığını bana bakarak gözüyle işaret yaptığını fark ettim. Gül odadan çıktıktan bir beş dakika sonrada ben çıktım odadan. Nerede olduğuna bakarken yatak odasında olduğunu fark ettim. İçeri girdiğim anda da da “Nerde kaldın be adam?” diye beni hızla çekip dudaklarıma öyle bir yapıştı ki kontrolümü kaybettim nerdeyse. Kollarımla ince belini kendime çekip öpüşmeye başladık deli gibi. O sırada da kollarım belinden kayıp kalçalarına indi. Avucumun içinde öyle bir sıkıyordum ki benim her sıkışımda karım parmaklarının ucuna yükseliyordu. Kendimizden geçmiş gibiydik resmen. Dillerimiz birbirimizin ağzında kayıyor, karımın kalçaları ise avuçlarımın içinde eziliyordu… Nefes nefese kalana kadar öpüştük karımla. Benim artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Karımı kucağıma aldığım gibi yatağa yatırdım. O ise “Acele etme çocuklar şüphelenecekler. Hadi sen içeri git. Ben birazdan geleceğim” dedi. Ben de sevişmeye başladığımız taktirde zamanın su gibi geçeceğini bildiğim için mecburen kabul etmek zorunda kaldım. Salona döndüğümde Serdar PC ye bakmaya devam ediyordu. Ben ise balkonun kapısı açıp dışarı çıktım. Biraz hava almaya ihtiyacım vardı gerçekten… Hem olaylar çok hızlı gelişiyordu hem de tarif edilmez bir zevkin içine çekmişti bizi. Kendimizi tanıyamıyorduk gerçekten. Ama yaşadığımız heyecana da karşı koyamıyorduk. Ben sigaramı içerken bu düşüncelere dalmıştım. O anda Gül’ün balkonun kapısından bana seslendiğini duydum. İçerisinin soğuduğunu söylüyor ve içeri girmemi istiyordu artık. Sigaram bittiğinde içeri girdim ve benim girmemle birlikte Serdarla Gül’ün konuşmalarını duymuştum. Serdarlar gitmek için müsaade istiyordu. Sonra toparlandılar ve gece için teşekkür edip ayrıldılar bizden. Onların gitmeleriyle birlikte karımla birbirimize nasıl saldırdığımızı anlatamam size gerçekten. Sanki yıllardır birbirimizi görmemiş gibiydik. O erkeksiz kalmış ben ise yıllardır kadınsız kalmış gibiydim. Sabaha kadar uç orgazmları en inanılmaz zevkleri yaşadık birlikte… Yatak odasına geçtiğimizde başucumuzdaki saate baktığımda ise sabahın beşi olduğunu gördüm. Ama o kadar yorgun ve bitkindim ki gözlerimi kapattığım an uykuya dalmıştım… Bizim için unutulmaz ve eşsiz bir geceydi gerçekten…